Samanyoluhaber.com yazarlarından Kadir Gürcan, yeni köşe yazısını İmralı tartışmaları üzerinden “Uysal muhalefet” projesi çöküyor mu?" başlığı ile kaleme aldı.
Hüsn-ü kuruntu ya da mübalağalı bir vaziyet okuması gibi dursa da Saray'ın çözüm sürecindeki neşesizlik, isteksizlik ve bunlardan daha ağırı ikinci plana düşmüş olması hala gizemini koruyor. Kimbilir belki de aradığını bulamamış olmak ya da evdeki hesabın çarşıya uymamış olması ihtimali de sözkonusu.
Sanki dışişlerindeki yorgunluk ve tükenmişlik, içişlerinde çaresizlik ve mecburiyetler şeklinde tecelli ediyor gibi. Neden mi? Son haftalarda Ortadoğu'da oyun kurulduğuna dair bir habere rastlayamıyoruz da ondan. Önce Suriye'nin Şara'ı ardından da Suudi Arabistan'ın ABD ziyaretleri konusunda hükümet kanadının cılız dahi olsa en küçük bir kanaatinin olmadığı, suni iç gündem kargaşasında kim vurduya gitti. Şara neyse de, Suud'un Muhammed b. Selman'ına bir türlü alışamadılar. Oysa ki önümüzdeki otuz yılın Ortadoğu siyasetçileri arasında olacak. Şimdiden kendinizi alıştırın.
İmralı Ekibi elindeki kart ne ise iktidar ve Saray'ı defansa mahkum etti. İşin başından itibaren piyasa tabiri ile “İş yavaşlatma” ile gün kazanmaya çalışan iktidarı itekleyerek harekete geçiren işte bu gizemli kart. Görüşmeler konusunda hükümet pazarlık gücünü kaybetmiş durumda. Teröristbaşı olarak şöhret bulan ancak şimdi çiçeği burnunda iktidar ortaklığına aday haline gelen İmralı'nın Meclis’e gelmesine “Pek yakışık almaz!” bahanesi ile karşı çıkılmıştı. Şimdi “O gelmezse biz giderim ayol, şunun şurası siyaset yapıyoruz!” a dönüştü.
Baksanıza iktidar ortağı muhalefet lideri İmralı'ya gidecek ekibe katılmak için için kendi partisinden izin bile istedi. Tam bir siyasi şov. Sanki bütün işleri yaparken sözümona dava arkadaşı partililerden izin alıyorlar. İşin daha ilginç tarafı iktidar ve Saray'ın İmralı görüşmeleri konusunda kırmızı çizgisi yok. Edirne’de on yıldır hukuksuz yere tutulan ve şimdi de salıverilmesi için fırsat kollanan genç siyasetçi İmralı Ekibi'nin kırmızı çizgisi. İlgili ekip “Eğer serbest kalmazsa, çözüm süreci biter!” diyecek kadar kendinden emin ve Saray'ın masaya dağıtma riskini de garantiye almışa benziyorlar.
Ana muhalefet partisinin son yıllarda beklenmedik performansı iktidarı yeni arayışlara itti. Beğensekte beğenmesekte, muhalefetin genç kuşak yüzleri, iki on yıldır iktidarda kocayan ve söyledikleri zor anlaşılan ileri yaş siyasilerin damarına dokunuyor. Birkaç seçim öncesinde olduğu gibi odada tek konuşan ve gündemi belirleyen ses, hissedilir ölçüde iktidar sahiplerinin sesi değil. Ana muhalefetin İmralı'ya gitmeme kararı alması da riskli, ancak dolduruşa gelmemeleri açısından dikkat çekici. Çözüm sürecini milli maç değil de, Saray liginin haftalık karşılaşması sıradanlığına düşürmek iktidarın damarına dokundu.
Sürecin önemli gelişmeler katettiği günlerde Saray'a ait haberleri görünce, haber üretme konusundaki çaresizliklerinin farkına vardım; “Sayın Cumhurbaşkanı, yeni atama ve görevden almaları imzaladı!” pasif, basit ve sıradan bir hükümet icraatına aşırı ehemmiyet yüklemek, işte bu sıkışmışlığın habercisi. Paraları bir cebinden öbürünü geçirip kendini zengin hissetmek türünden züğürt tesellisini aşamadı.
Saray'a muhalif bütün siyasi hareketlenmeleri doğmadan gömmeye kararlı olan iktidar, iç siyasette pürüz çıkarmayacak, uysal ve eline vurup lokmasını alabileceği bir muhalefet üretmek için uğraşıyor. Ana muhalefetin seçimde aldığı belediyeleri iktidar dayatması ile geri almak gibi siyasi bir ayıbı işlemekten gocunmamaları bu yüzden. Bir sonraki seçimlerde yerel seçmenin gazabına uğrayacaklarını herkesten iyi biliyorlar. Kendi partisini bırakıp iktidara sığıntı ve dahîl olmayı tercih eden belediye başkanları kendi şehirlerinde şimdiden yuhalanmaya başlandı bile. İktidar bu tehlikeyi İmralı ile aşabileceğine inanıyor.
İktidarın İmralı görüşmelerini deruhte eden milliyetçi ekip “Zurna da peşrev aramayın. Ne çalıyorsak o!” ısrarından vazgeçmiyor. Ana muhalefetin Silivri'de tutulan cumhurbaşkanı adayını ziyaret etmelerini hazmedememiş olmalılar ki, iktidarın İmralı' heyeti “Silivri'ye gidiliyorsa, İmralı'ya da gidilir!” diyerek imaj kurtarmayı denediler. İyi de, Silivri'de yatanlar suçsuz ve iktidarın gadrine uğrayanlar ve geleceğin cumhurbaşkanı adayları. İmralı için aynı şeyi söyliyecek kadar akıl fukaralığına düşmeyeceklerini inanmak istiyoruz.
İmralı Heyeti'nin demokratik istek ve ısrarları karşısında iktidarın dayanma eşiği çok yüksek değil. Saray ve iktidar, İBB Başkanı'nı içeride tutmak için uğraşırken, şimdi İmralı ekibinin hem teröristbaşına bir şekilde serbestiyet, diğer açıdan da Edirne’deki cumhurbaşkanı adaylarının salıverilmesi dayatması ile karşı karşıya. Uysal ve herşeye amade muhalefet projesi su almaya başladı bile. Şu an Saray'ın dayanma eşiğini test ediyorlar!