Yeni Akit yazarı Ayhan Demir, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a açık mektup yazdı. Demir'in mektubunda "Meziyet ve şahsiyet sahibi, tevazu ehli birçok ismin küstürüldüğüne, bir kenara itildiğine, hatta tasfiye edildiğine üzülerek şahitlik ediyoruz" ifadeleri dikkat çekti.
AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit gazetesi yazarı Ayhan Demir, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubu köşesinde yayımladı.
"Samimiyetine inandığımız, görüşlerine itimat ettiğimiz birçok insandan hep aynı dertleri duyuyor, hep aynı şikâyetleri okuyoruz. Yolunda gitmeyen yahut gönlümüze uymayan bir şeyler var. Esas gidişatın iyi olmadığı açıkça görülüyor" diyen Ayhan "Devletin sunduğu imkânı, milletin verdiği yetkiyi kendi yapay güzel dünyasını inşa etmek için kullanan kim varsa, işte onadır sözümüz" dedi.
Demir, bu durum yüzünden burukluk ve bıkkınlığın biriktiğini belirterek "Kimilerini sevindiren bu gidişat, vatan ve millet sevdalılarını tedirgin ediyor, üzüyor. Bu gidişat, sadece ülkemizin değil, ümmetin de aleyhinedir. Dostlukları tazelemek, kırgınlıkları onarmak, buruklukları gidermek, haksızlıkları düzeltmek sizleri daha da kıymetli yapacaktır" diye yazdı.
Demir'in yazısının ilgili bölümü şöyle:
"(...) Sayın Cumhurbaşkanım, çalıştığınız kadrolarda, ehliyet ve liyakat aradınız, arıyorsunuz. Tevazu ehli olunmasını tavsiye ediyorsunuz. Kibir abidesine dönüşmüş insanlar istemiyorsunuz.
"EMEK VE LİYAKAT SAHİPLERİ YERİNE PAZARLAMA PROFESYONELLERİ ÖNE ÇIKABİLİYOR"
Tüm dikkat ve rikkatinize rağmen: Bazen işlerin değil, ilişkilerin belirleyici olmaya başladığı bir dönemdeyiz. Yetenek ve şahsiyet, göz ardı edildiği oluyor. Emek ve liyakat sahipleri yerine pazarlama profesyonelleri öne çıkabiliyor.
Büyüklerimiz bize şunu tavsiye ediyor: 'Kimsenin adamı olmayın. Adam olun.' Tüm gayretimiz bu doğrultuda.
Bizler de naçizane bunu söylüyoruz: Adamını bulanlarla değil, adam olanlarla yürünmeli. Mevki ve makam sahiplerinin tüm gayretleri bu doğrultuda olmalı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sanki iki ayrı dünya var: Davanın yükünü omuzlayanlar ve yükünü tuttuktan sonra sessizce gidenler.
Neye mal olursa olsun: Adaletten ayrılamayız, ayrılmamalıyız. Adalet, hakkın yerine gelmesidir. Adil Düzen fikriyle büyümüş nesilleriz. Bu düzeni önce kendi içimizde, sonra çevremizde tesis etmeliyiz.
Kendini beğenmiş olana başka bir şeyi beğendirmek güçtür. Güç zehirlenmesi, mideyi yıkamakla geçecek bir şey değildir. Kangrene sebep olan bu marazdan, bütün vücudu tamamen sarmadan, tez vakitte ayrılmak gerekir.
Şu gruba yahut bu kliğe değil, kendisini milletine ve devletine adamış insanları emanet bilmek icap eder. Onları kullanmak yahut kullandırmak olmaz. Ancak, sahip çıkmak, birlikte çalışmak.
"KORUMAK ZORUNDAYIZ"
Sayın Cumhurbaşkanım,
Eser ve işleriyle öne çıkanları, korumak zorundayız. Ancak meziyet ve şahsiyet sahibi, tevazu ehli birçok ismin küstürüldüğüne, bir kenara itildiğine, hatta tasfiye edildiğine üzülerek şahitlik ediyoruz.
Kural değişmiyor: Dışardan yahut sonradan gelen yeteneksiz kimseler, her zaman daha değerli kabul ediliyor. Bu durumda, soru da şu oluyor: Derdimize ve davamıza yabancı insanlar, bizi ne kadar anlayabilir?
Derdimiz, şartların değil, hakikatin insanı olmaktır. Biz, ‘dava’ derken bir partiyi yahut siyasi lideri değil, inancımızla birlikte, tüm milleti ve ümmeti kastediyoruz. (...)"