Yitik Hazine Yayınları’nın Yaşanmış Çanakkale Hikayeleri serisinden çıkan “Çanakkale’nin Gözyaşları”, Osmanlı arşiv belgeleri, savaşa katılan askerlerin yazdıkları hatıratlar, gazetelerde yer alan haber ve röportajlar ile sözlü tarih çalışmalarından yararlanılarak hazırlanmış önemli bir eser.
Hüzün kokan hikayelerin yer aldığı, Salih Gülen’in derin araştırmaları sonucu ortaya çıkan kitap, savaşa farklı bir gözle bakma fırsatı sunuyor.
Çanakkale Savaşları, Türk tarihinde en çok kayıp verdiğimiz savaşlarından biridir. Vatanın müdaafası için çok kritik olan bir zamanda, en kritik noktalardan biri olan Çanakkale’de büyük bedeller ödenmiştir bağımsızlığımız uğruna. Gidenler, kalanlar, dönenler, dönemeyip şehit olanlar, vücudunun bir parçasını savaş meydanında bırakanlar; nice acıklı hikayeye sahne olmuştur er meydanı.
Salih Gülen’in kaleme aldığı, Yitik Hazine Yayınları tarafından yayınlanan Çanakkale’nin Gözyaşları, bu hüzünlü hikayeleri okurlara sunuyor. Osmanlı arşiv belgelerine, hatıratlara, sözlü tarih çalışmalarına ve gazete röportajlarına dayanarak yazılmış dokuz farklı hikaye, okuyanların yüreğini dağlayacak cinsten. Hepsi yaşanmış bu hikayeler, savaşın büyük acılarını tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.
Yaşanan onca dramının yanında büyük insanlık derslerine de sahne olan Çanakkale Savaşı, dünyada “Centilmenler Savaşı” diye de anılır. Çanakkale’nin Gözyaşları, bu mücadelenin neden bu isimle anıldığına dair ip uçları da sunuyor. Askerlerimiz, dünyanın öbür ucundan; Senegal’den, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan ve hatta Hindistan’dan gelen gencecik fidanlarla çarpışırken, gösterdikleri insanlık ve merhametle onları da etkiler. Türklerin bu özellikleri karşısında şaşırıp kalan yabancıların hissettikleri kitapta çok çarpıcı bir biçimde veriliyor.
Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümü anısına yayınlanan Çanakkale’nin Gözyaşları, bir asır önce dünyanın farklı yerlerinden getirtilip, şimdi topraklarımızda koyun koyuna yatan nice gencin yaşadıklarını, neler hissettiklerini öğrenmek; vatan uğruna hiç tereddütsüz canlarını feda eden şehitlerimizi bir kez daha yad etmek için muhakkak okunması gereken bir kitap.
– Sonra ne oldu?
– Sürüne sürüne siperime varayım dedim. Bombanın patladığı yer siperlerimizin ben diyeyim 100 adım, sen de 150 adım ötesi. Kendimi bizim mevzie atsam kurtulacağım.Üzerimden mermiler bir geliyor ki sorma. Hiçbirini göremiyorum lakin sesleri yetiyor. Gündüzleri zaten sinekler rahat bırakmazken bir de geceleri bu öldüren sinek vızıltıları… İnan ölmekten korkum yoktu da kendi mermilerimizden biri değer de şehitliğim zedelenir diye korkuyordum.Sürüneceğim, lakin bir tek kolum tutuyor. Ne diğer kolda can var ne bacaklarda. Sağlam elimle bacağımı çekeyim dedim olmuyor. Bir de bir acı ki Rabbim düşmanımın başına vermesin…”