Sünnete Saldırılar Karşısında Sonsuz Nur-3

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    08 Eyl 2023 10:00

    EHL-İ SÜNNET VE SÜNNİ İSLAM DÜŞÜNCESİNE SALDIRILAR-4

    Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, Sünnet’in dörtte birinin varıp kendine dayandığını söylediği ve hadis-i şerifleri Ömer bin Abdülaziz döneminde, resmi olarak ilk defa toplayıp kayıt altına alma vazifesi ile şereflenmiş olan İbn Şihab ez-Zühri de (RA) müsteşrikler ve Şia tarafından çok tenkide tabii tutulmuş ve hakkında birtakım yalanlar uydurulmuştur. Muhammed İbn Müslim İbn Şihab ez-Zührî (RA)


    İbn Şihab ez-Zührî de Emevi taraftarı olmakla itham edilmişlerdendir. Halbuki bunun böyle olmadığını ispat eden birçok deliller bulunmaktadır: “İbn Şihab ez-Zührî, yaş itibarıyla tâbiînin küçüklerindendir ve Kureyşîdir. Babası Müslim, Emeviler'le yaka-paça olmuş, Haccac'a karşı mücadele vermiş ve dolayısıyla da Emeviler'in hiç sevmediği bir kimsedir. Bu itibarla da o, iddia edildiği gibi tam bir Emevi taraftarı olmak şöyle dursun, onlar tarafından hep kuşkuyla takip edilmiş bir insandır...


    Zührî için, Emeviler'e müdâhenede (menfaat ve kazanç elde etmek için birilerine yanaşmak) bulunduğu suçlaması yapılır. Aslında müdâhene, o asrın insanlarının bilmediği bir şeydir. Hele Muhammed İbn Müslim'de asla müdâhene olamaz; o, Allah'a tam teslim olmuş biridir. Babası Müslim, Abdullah İbn Zübeyr'in yanında Emevilere karşı mücadele verdiğinden, Halife Abdülmelik, Zührî ile ilk karşılaştığında ona bunu hatırlatma lüzumu duymuştur.


    Filvâki, o, Emeviler'in sarayında bulunmuş; hatta Hişam'ın çocuklarını terbiye edip, yetiştirmiştir; ama bu, bir hata değil, aksine ilerde devletin başına geçecek insanları Sünnî yola, tarîk-ı müstakîme çekmek için önemli bir hamledir ve zannediyorum, İmam Zührî'nin en büyük hizmetlerinden biridir. Ayrıca o, kendinden sonrakilere ve bugünün insanlarına da yol göstermek istemiştir...” “Mâneviyatıyla Tâbiîn”

    Emevi sarayında yer yer Hz. Ali'ye ta'n ve teşnîde bulunulduğu olmuştur. Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Âişe Validemiz'e iftira hâdisesiyle alâkalı inen "O iftirayı atanlar, içinizden bir gruptur. Bu hâdiseyi hakkınızda şer sanmayın; belki sizin için hayırlıdır o. Onlardan her biri için kazandığı günah vardır. İşin elebaşılığını yapan içinse büyük bir azab vardır." (24/11) âyetindeki elebaşılık yapan kişinin Hz. Ali Efendimiz (RA) olduğunu iddia edenlerin ve o dönemin hükümdarının da bulunduğu bir mecliste, İbn Şihab ez-Zührî, bizzat Âişe Validemiz'in Resûlullah'tan (SAV) rivayetine göre, bu âyetin, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl hakkında indiğini onların şiddetli tepkileri içerisinde söyleyebilecek kadar hakperestti.


    Daha önceki yazıda, Hazret-i Ebû Hüreyre bahsinde de ele alındığı gibi, bu büyük imamlar hakkında yalan uydurarak onları karalamak ve yıpratmak isteyenler aynı kesimler olmuş ve bu malzemeyi Ehl-i Sünnet’e düşman olanlar hep kullanmışlardır: “Evet, Zührî, asla Emevi müdâhini olmadı; aksine başlarına vura vura Emevi sarayına Ehl-i Beyt muhabbetini sokan o oldu. İş çok açıktı; ama, Ebû Hüreyre'yi yalanla ilk itham eden Ebû Cafer el-İskâfî adlı bir Şiî âlim olduğu gibi, Zührî'yi de hadis uydurmakla itham eden Yakubî adlı Şiî bir tarihçi olmuştur.”


    Yakubî’nin yalanlarından bir tanesi de tarihi hakikatlerle de asla uyuşmayan ve Kuds-ü Şerif hakkındaki hadisdir. Guya, Abdülmelik b. Mervan, Müslümanları Kâbe'yi tavaftan alıkoymak için, Kuds-ü Şerif'teki Mescid-i Aksâ'yı tamir ettirmiş ve bu hususta hadis uydurması için Zührî'den ricada bulunmuş, Zührî’ de, Buhârî, Müslim ve İbn Hanbel gibi sahih kaynakların rivayet ettiği ve şu hadisi uydurmuş (!): "Yolculuğa ve sefer meşakkatlerine katlanıp, (ibadet ve sevap arzusuyla) şu üç mescit dışında başka hiçbir mescid için sefere çıkılmaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim."


    Halbuki, Mescid-i Aksâ gibi, hiçbir dinde tavaf emredilmeyen, mübarekliği bizzat Kur’an’da ifade edilen ve peygamberler ve diğer büyükler tarafından yer yer imarı yapılmış bir ulu mabed için böyle iddialar ne kadar tutarsızdır: “Bizzat bu iddianın ne kadar gülünç ve uydurma olduğu açık değil mi? Bir defa, ne İslâm, ne Hıristiyan ne de Yahudi tarihi, Mescid-i Aksâ'nın Mescid-i Haram gibi tavafa açılıp, etrafında tavaf edildiğine dair tek bir bahis ihtiva etmez. Sonra, Mescid-i Aksâ, Müslümanların da ta bidayetten beri mukaddes tanıdığı bir mescittir ve kendisiyle birlikte, çevresinin de mübarekliği bizzat Kur'ân-ı Kerim'de ifade olunmaktadır. Bu bakımdan, Mescid-i Aksâ'yı yalnızca Abdülmelik değil, daha önce Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. Ömer ve daha sonra da Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubî gibi pek çok mühim zatlar imar etmiş ve yenilemişlerdir.


    Ayrıca İmam Zührî, hadis rivayet etme çağında Abdülmelik'le hiç görüşmedi. Babası (Zühri’nin babası), Abdullah İbn Zübeyr'in yanındaydı ve Abdülmelik'e karşı savaş veriyordu. İmam Zührî'nin babasından ayrılıp, Abdülmelik'e katılması mümkün değildi. Kaldı ki, Yakubî'nin bu uydurmasının da, başka hiçbir kitapta yer almaması ayrıca dikkat çekicidir. Sünnetin en ufak bir meselesi için boyunlarını kurbanlık koyun gibi uzatan binlerce insanın yaşadığı tâbiîn döneminde meydana geldiği iddia edilen böyle bir hâdisenin gizli kalması da esasen mümkün değildir.


    Meselenin bir de şu yönü var; Abdülmelik, böyle garip tekliflerde bulunacak basit bir insan değildir. Halife olmadan önce Mekke'de hadis rivayet eden, gözünün içine haramın hayali dahi girmeyen başlı başına bir hadis imamıydı. Tâbiînin hadis imamlarını da tanıyordu. Fakat, halife olunca bu hassasiyetini koruyamamıştı. Onun hilâfeti döneminde de İmam Zührî, henüz annesinin kucağında bir çocuktu.” “Mâneviyatıyla Tâbiîn” 


    Şimdi gelelim, bu uydurma rivayeti kimlerin, hangi kaynaklardan ve ne amaçla kullandıklarına ve kullandıkları bu kaynakların bu sahada ne kadar değersiz olduklarına bakalım: 

    “Ne yazık ki, Yakubî'nin bu uydurmasını Goldziher alıp kullandı; ondan da, batı karşısında şoke olan İslâm dünyasının Ahmed Emin, Ali Hasan Abdulkadir ve Ebû Reyye gibi sözde âlimleri iktibas ettiler. 


    Goldziher gibi müsteşrikler, hadisin ana kaynakları dururken, nücûm ve edebiyat kitabı olan "İkdü'l-ferîd" ve adı üstünde şarkılar kitabı olan "el-Egânî" gibi kaynak sayılmayan kaynakları kullanıp, bilhassa Ebû Hüreyre ve İbn Şihab ez-Zührî gibi, hadisin temel direklerini yıkmakla hadisi ve dolayısıyla İslâm'ı yıkma gayesi güdüyorlardı. 


    Ne yazık ki, berikiler de onun yolunu takip etmekle, bilerek veya bilmeyerek aynı gayeye hizmet etmiş oldular. Bundan sonra da aynı yolu takip edenler, kim olursa olsun, yine aynı gayeye hizmet etmiş olacaktır.


    Zührî, hadiste başlı başına bir imamdır; daha sonra gelen İbn Medînî, İbn Hibban, Ebû Hâtim, Hâfız ez-Zehebî ve İbn Hacer gibi dev imamlar, Zührî'nin hadiste eşi-menendi olmadığı mevzuunda ittifak hâlindedirler. Bu koca imam devrildiği zaman, Nazzam gibi monizme inanan materyalist Mutezile imamları ortalığı alacaktır. Goldziher ve onun İslâm dünyasındaki talebeleri, Nazzam ve talebesi "Kitâbü'l-hayavân" yazarı Câhız gibilerden iktibaslarda bulunmakla, ilim adına sadece bir zavallılık sergilemektedirler.” “Mâneviyatıyla Tâbiîn”


    Bu yazılarda, Sonsuz Nur deryasından sadece birkaç damlayı nazarınıza vermiş olduk. Sonsuz Nur adlı eserde, her bölüm çok kıymetli ve çok ihtiyaç duyulan konuları içermekle beraber, günümüzde çok saldırılar olmasından dolayı özellikle, “Sünnet’in Tesbiti ve Teşrideki Yeri” bölümünün müzakereli okunmasına çok şiddetli bir şekilde ihtiyaç vardır.

    08 Eyl 2023 10:00