Yıllarca adliyede çalıştı ama...

Yıllarca adliyede çalıştı ama...
Bir suç örgütü operasyonunda adının geçtiği belirtilerek, telefonla arayanların verdiği dört ayrı hesaba yatırdığı para dudak uçuklattı.

Bir suç örgütü operasyonunda adının geçtiği belirtilerek, telefonla arayanların verdiği dört ayrı hesaba 107 bin 300 lira yatıran Konya Bölge İdare Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğünden emekli Abdullah Deniz'in başına gelenler ders niteliği taşıyor.


DOLANDIRICI 155 POLİS İMDAT HATTIRAN ARIYORMUŞ İZLENİMİ VERDİ

Türkiye'de telefonla para ve kontör dolandırıcılığı yapanlar, geliştirdikleri çeşitli yöntemlerle aradıkları kişiyi ikna etmeyi başarıyor. Dolandırıcılar, bilgisayar programı yardımıyla 155 Polis İmdat hattından arıyormuş izlenimi vererek, rastgele seçtikleri kişileri arıyor.

Kendisini polis ya da savcı olarak tanıtan dolandırıcılar, aranan kişiye kimlik bilgileri, telefon numarası ya da banka hesaplarının terör örgütleri tarafından ele geçirildiğini ve kullanıldığını söylüyor. Kendisini emniyet amiri, rütbeli asker, hakim veya savcı olarak tanıtan dolandırıcılar, çeşitli vaatlerde bulunarak kişileri dolandırıyor.

Konya'da beş ayda bu yönde 3 bin 500 ihbar yapıldı. En çok dolandırılan kişilere polis olduklarını inandırmakta güçlük çektiklerini belirten emniyet yetkilileri, bazen dolandırıcılık gerçekleşmeden olaya müdahale edebiliyor.

107 BİN 300 LİRASINI KAPTIRDI

Konya Bölge İdare Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğünden 11 yıl önce emekli olan 65 yaşındaki Abddulah Deniz'in bir yıl önce yaşadıkları ise dolandırıcıların ne kadar profesyonel çalıştığını gözler önüne seriyor.

"Dolandırıcılara 107 bin 300 lira kaptırdım ve bir kuruş geri alamadım" diyerek konuşmasına başlayan Deniz, yaptığı açıklamada, olay günü kendisini emniyetten aradığını belirten kişinin, ismini söyleyerek "senin ev telefonun da şu değil mi?" dediğini ifade etti.

Ev telefon numarasını yanlış söylediklerini, doğrusunu kendisi aktarınca telefonun kapandığını ifade eden Deniz, "Bu sefer ev telefonumdan eşime ulaşıp, 'kocan elimizde rehin' deyip benimle ilgili kıyafetime varıncaya kadar tüm bilgileri almışlar. Olayı da polise anlatmaması konusunda eşimi tehdit etmişler. Sonra yine beni aradılar. Üzerimdeki kıyafetten kaç tane çocuğum olduğuna varıncaya kadar benimle ilgili tüm bilgileri doğru sıraladılar. Suç örgütü tarafından da ismimin kullanıldığını ve bu durumun aydınlığa kavuşması için para yatırmamı istediler" diye konuştu.

6 SAATLİK TELEFON GÖRÜŞMESİ FIKRA GİBİ

Sonrasında onların sürekli para istediğini, kendisinin de yatırdığını anlatan Deniz, şöyle devam etti: "Tam 6 saat boyunca telefon kulağımdaydı, ne istedilerse yaptım. Telefonum sürekli meşgul olduğu için kimse bana ulaşamadı. Babamdan kalan tarlanın satışından aldığım parayı, oğlumun gönderdiği parayı, emekli ikramiyemi dört ayrı hesaba yatırdım. Evrak için lazım olacağından fotoğrafçıya gitmemi istediler. Sekiz adet fotoğraf çektirdim, gerekince benden isteyeceklerini belirttiler. 'Telefonunun şarjı bitecek, şarj et' dediler. 'Şarj aletim yanımda yok' deyince azarladılar. Hemen gidip şarj aleti aldım. Kış olduğu için hava çok soğuktu, üşüdüm. Çay ocağına giderek hem ısınmamı hem de telefonumu şarj etmemi istediler. Bu arada kimseye bir şey anlatmamam konusunda sürekli uyardılar. 'Tuvalete git' dediler. 'Lavabo ihtiyacım yok' deyince yine kızdılar, 'olsun git' dediler. Telefon kulağımda lavaboya gittim. PTT ve banka şubesine gittiğimde sıra beklediğim için azar işittim. Ön sıradakilere 'hastam var' diyerek paraları verilen hesaba yatırdım."

PSİKOLOJİSİ DE BOZULDU

Parayı yatırdığında faturaları saklaması konusunda kendisine sürekli telkinlerde bulunulduğunu dile getiren Deniz, mesai bitimine az bir zaman kala nakit parası kalmadığını belirtince, kredi kartından para çekmesinin istendiğini aktardı.

Koşarak bankaya gittiğini ve yine parayı hesaba yatırdığını vurgulayan Deniz, şunları kaydetti: "Sonra 'Biz evinde bekliyoruz. Sen de taksiye binip gel' dediler. Eşim geç de olsa polise haber vermiş. Tabii ben o zamana kadar paraların tamamını yatırmıştım. Telefonu kapatır kapatmaz telefonla bana ulaşan polislere, 'Ben nereden bileyim sizin polis olduğunuzu?' diyerek inanmadım. Bunun üzerine polisler beni Konya Emniyet Müdürlüğüne davet etti. Emniyete gittiğimde dolandırıldığımı anladım. Olaydan sonra yakalanan üç kişi tutuklandıktan bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Psikolojim bozuldu. İnsanlara güvenim kalmadı. Telefon rehberimde kayıtlı olmayan kişilerin telefonunu açmamaya özen gösteriyorum. Geceleri uyuyamıyorum. Psikolojik destek alıyorum. Yaşadıklarımı düşününce yıllarca adliyede çalışmış biri olarak 'ben nasıl bu tuzağa düşmüşüm?' diyor, kendimi affedemiyorum. Ben bile yaşadıklarıma zaman zaman gülüyorum."

Kendilerini savcı, hakim, polis, ve başkomiser olarak tanıtan dört kişiyle görüştüğü ve sürekli telsiz sesi geldiği için hiç dolandırılacağına inanmadığını söyleyen Deniz, bu tür telefonlara hiç kimsenin itibar etmemesi, hemen polise başvurulması uyarısında bulundu.

14 Şubat 2014 16:55
DİĞER HABERLER