80’lerden bugüne Türkiye’de anti demokratik yaptırımların boyutlandığı, özellikle ifade özgürlüğünün baskı altına alındığı dönemlerde sesini yükseltmiş, yazdıklarımın ve söylediklerimin bedelini ‘düşünce suçları’ kapsamında defalarca yargılanarak mahkûm olup ödemiş biriyim.
(...)
Cioran, ‘En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar’ der.
Tayyip Erdoğan, mazlum olmaktan zalim olmaya giden yolu adım adım kat ederken, ben ise, bir zamanlar ortak mağduriyet yaşadığımız bu adamın şimdi zulümle abad olan hışmında her an bir gözaltı veya bir yargılanma için hayatıma bir yeni darp bekliyorum.
Muhalif medyaya operasyon kararlarının ilki dün İpek Medya operasyonuyla başladığında bunları düşündüm ve dedim ki “Bazen eski kurbanlardır yeni cellatlar.”
Güçle mağdur edilenler, bazen güç kazanıp mağdur edenler olurken, ben ise güç karşısında 80’de Diyarbakır Askeri Cezaevi günlerimden bugüne şu cümleye çok inanırım:
“Güçten korkup sakınmaktansa medyan okumak daha doğrudur. Çünkü susarak, sinerek açıkça ödün verdiğin kimse, senin verdiğinle yetinmeyecek, senden daha fazlasını isteyecektir.”
Bir zamanlar antidemokratik yaptırımlar nedeniyle ifade özgürlüğü gasp edilen Erdoğan, bugün ise en çok da ifade özgürlüğünü gasp eden biri. Ona Pınarhisar Cezaevi’ne giderken yaptığı konuşmayı hatırlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum:
“Gördüm ki halkımız, engin tarihi tecrübesiyle, her şeyi ama her şeyi hepimizden iyi görüyor. Hepimizden doğru değerlendiriyor.”
Bu sözleri çoktan unutmuş görünen Erdoğan, şimdi sarayında her şeyi doğru değerlendiren bu halkı alık bir topluluk saymanın bedelini ödeyeceği günleri bekliyor.
Halkımız der ki: “Zulmün artsın ki zeval bulasın!”
Evet, zulmün artsın Erdoğan ki zaten zeval bulacaksın…