Nasıl tanışmalı, ne yapmalıyız?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz 'Nasıl tanışmalı, ne yapmalıyız?' başlığıyla dikkat çeken bir köşe yazısı kaleme aldı.
          Diyaloglarda önde bir Profesör kardeşimiz anlattı:

          “Mühim bir üniversitede mühim noktalara gelmiş bir grupla sohbet ediyorduk. Onlara dedim ki: Batı dünyasında sizler bu kadar mühim şahsiyetlere muhatap oluyorsunuz. Hizmetimizi ve büyüğümüzü anlatmak için bunlarla senli-benli olmak zorundayız. İnsanlığın mutlaka bunları tanıması lâzım. Vallahi, billahi ve tallahi bakınız bu Hizmet’te avam halktan öyle insanlar var ki, eğer burada olsalardı, sadece  “yes”  ve “no”  ile yani hiç dil bilmeden hâl dili ile o mühim şahsiyetlerden pek çoğu ile tanışır ve onları Hizmetle tanıştırırlardı. Hocaefendi ile görüştürürlerdi… Söyleyin bana bu konumlarınızla ne yapıyorsunuz?..”

          Mehmet Ali Şengül Hocamız dedi ki: “Bakın bir gün bu çeşit ağabeyler ile yolda giderken bir kasabanın camiinde namaz kılmak için mola verdik.  Abdest alıyorduk. Caminin tuvaletinden bir genç çıktı şadırvanda ellerini yıkadıktan sonra giderken ona bir ağabey  “Biz ne yapıyoruz?” diye sordu. “Abdest alıyorsunuz.” dedi. Bu sefer “Peki sen Müslüman değil misin?  Sen de kılabilirsin.” dedi. “Ama ben namaz kılmasını bilmiyorum ki” deyince  “Bize baka baka kılarsın.” dedi.  “O zaman tamam deyip bizimle beraber abdest aldı ve bizimle namaz kıldı. Ama sonra dostluğumuz devam etti.

          “Yine öyle birisinin teşvik ve davetiyle bazı köy ve kasaba kahvehanelerinde sohbet yaptık, sorulara cevap verdik.

          “Bir yerde böyle bir sohbetten sonra bir genç peşimize takıldı. “Sizinle gelebilir miyim?” dedi.  “Pek” dedik. Yolda kendisini anlatmaya başladı: “İmam-Hatipte okuyan bir öğrenciyim. Ama bazı şeyler kafama takıldı.  Bizim oralarda solcu, hatta komünist öğrenciler de var. Onlara takılmaya başladım ve onlar gibi düşünüyordum. Ama sizlerden önemli şeyler duydum. Ailemle aram iyi değil. Tahsili bıraktım.” dedi. “Olabilir. Seni yurda yerleştirelim. Üniversite Hazırlık Dershanesine kaydettirelim… Çalış tahsilini tamamla.” dedik. Kabul etti. Hemen bizim öğrencilerle uyum sağladı. Bir gün idare odasına gelip ‘Bir telefon edebilir miyim?’ dedi. “Olur” dedik. Ağabeyi ile konuşuyordu. Ağlayarak  “Abi ben çok değiştim. Sizin istediğiniz gibi oluyorum, inşaallah… Aradığımı buldum. Sonra gelip size her şeyi anlatacağım. Siz müsterih olun” diyordu.

          “İşte böyle tanışma ve kaynaşma çok mühim…

          Ben de şahit olduğum birkaç olay anlatayım:  “Bu çeşit ağabeyler yolculuklarda benzer olaylar yaşamıştık. 40 kişilik bir otobüsle öğrencilerle Konya’dan Antalya’ya doğru gidiyorduk. Yol üzerinde bir kasabaya gelince öğlen ezanları okunmaya başladı. Arabayı caminin yanına çekip şadırvanda abdest almaya başladık sonra camiye dolduk. Öğle namazından sonra camiden çıkıyoruz o kadar öğrenci otobüse biniyor, cami cemaati de seyrediyor. Kimsenin bir şey dediği yok. Normalde ben sıkılgan birisi olduğum halde daha önce ağabeylerden gördüğüm şekliyle o cemaate “40 tane genç namaz için caminize geliyor, siz sadece seyrediyorsunuz!..  Hani nerede sizin gençleriniz. İnsan merak eder de, -Siz kimsiniz gençler! Diye sorar ve evlerine öğlen yemeğine davet eder.’ dedim. Sanki insanlar emir bekliyorlarmış gibi harekete geçtiler ve bizleri evlerine yemeğe davete başladılar…  Bizim milletimiz böyle işte. Gayet samimî ve candan çağırıyorlardı!”

          Bizim ağabeylerimizden birisi ezan okunurken, nerede olursa olsun bir genç görse, hemen ‘Haydi camiden çağırıyorlar beraber namaza gidelim, sen Müslüman değil misin?’ derdi. 

          Böylece pek çok insanı camiye götürmüştü.  ‘Benim namazımdan sana ne diyene rastlamadım… En fazla ya ‘Çok  önemli işim var’  diyerek özür dilerler.  Eğer bizlerin her birisi böyle insanımızı  namaza davet etsek, ülkemizde namaz kılmayan kalmaz.” derdi…
13 Mayıs 2025 11:42
DİĞER HABERLER