Çok erken başlayan seçim piyasasının suni köpürtmeleri, asıl gündemi gözlerden kaçırmakta epey zorlanıyor. İktidar bir sonraki seçimleri garantilemiş olmanın rahatlığını yaşadığı için halinden memnun. İdman yapıp, ter atıp kendilerini yormaya niyetleri yok.
Saha, hakemler ve muhtemel riskler için karşı takım ve takımların gönülleri hoş edilmiş durumda. Muhalefetin maç bitene kadar sahada kalması yeterli. Ne kadar çok itibar kaybeder ne kadar rezil olursa o kadar iyi. Cümle aleme, demokratik seçimler yapıldığını başka türlü izah etme şansı yok. Muhalefet bu seçimlerde sadece konu mankeni. İktidar bu kez, Rusya’da Putin, Mısır’da Sisi gibi yüzde yetmişi vurursa sakın şaşırmayın.
İktidar ve derleme muhalefet dövüşüyor gibi görünüyorlar ama, aldanmayın. Birbirlerini incitmeyecek pamuk eldivenlerle ne oluyorsa, işte o. Seçim sonrası dağılımda aslan payı olmasa da dibe düşenlerle idame-i hayat edecek çok siyasi döküntü var. Onlar siyaset yapmakla, yüzsüzlüğü birbirlerine karıştırıyorlar.
Son üç seçimde yaşananları ne çabuk da unutuyorlar? Seçim ortam ve şartları bazılarının lehine olarak, önü alınamayacak üstünlükler bahşediyor. Muhalefetin ya da muhalefet ile aynı safta olduğu izlenimi verip, seçim sonrası taksimattan azami pay almayı garantilemiş olanlar için fazla risk yok. Onların Türkiye diye bir problemleri yok. Diktatörlük olsa da olur, padişahlık hortlasa da. Vitrinlik bir hilafet hırsı için, dinin erkanı pazarlansa da! Bunun için anlaşma, ortaklık, yoldaşlık, yol ayrımına kadar aynı otobüse binme... türünden bütün çarpık ilişkiler her zaman söz konusu.
Ha unutmadan, Uber’in de böyle bir servisi var; aynı istikamete gidiyorsanız, tek taksiyi kullanabiliyorsunuz. Ama bizim milli takımın(!) ucuz oyuncuları, vatanperverliklerine helal gelir korkusuyla Uber kullanmıyorlar. Milli bir taksi ve taksi ağı oluşturacaklarmış!
Muhalefet rolü yapanların alınlarına yapıştırılacak tek etiket; beceriksizlik. Hiçbir istisnası yok. Demode olmalarına mı yanarsınız, ayakta duracak mecallerinin olmamasına mı? Hepsi bir araya gelip sırt sırta veriyorlar ama, yine de ayakta duracak bir enerji toparlayamıyorlar. Meselelerini şahsi olmaktan çıkarıp, bütün Türkiye’yi kucaklayacak enginliğe ulaştıramadılar. Hala işin, çarşı, sokak, pazaryeri, esnaf ziyareti ile halledileceğini zannediyorlar. Seksen milyonun elini sıkıp ikna etmeniz için seçimlerin 2030’da yapılması lazım. Anlaşılan, seçim takvimleri bile hazır değil.
Biraz gelecek yatırımı olan bir muhalefet için Türkiye şu an çok zengin bir altın madeni. Alın bazı ipuçları: İktidarın, bulaştığı kirli işlerden kurtulmak için yapmayacağı bir şey yok. Şahsi egolar için Güney Sınırımızda savaş çıkarılmış durumda. Ekonominin çökmesi an meselesi. Dış ilişkiler ortada. Türkiye, elli binden fazla suçsuz insanın hapislerde yattığı, kapalı bir hapishane.
Hadi ekonomiye aklınız ermiyor. Dış siyaseti takip etmek için yaşınız çok geç. Hiç olmazsa, elli bin masumun ve bir o kadar da dışarıdaki insanların çile, ıstırap ve mağduriyetlerini dile getirin? Size oy verecek tek seçmen potansiyeli bu mağdur ve mazlum zümre. Her gün gözünüzün içine sokulan bu zulmü görmüyorsanız, gelecek ile alakalı size güvenilebileceği zehabına kapılmak için, kendinize çok hüs-i zannınız var demektir.
Seçime hangi şartlar altında girileceği şu an için belirsiz. İktidarın seçim çadırı vazifesi gören, YSK’nun seçime bir kaç gün kala, iktidarın ömrünü uzatacak her türlü tedbiri alması sürpriz olmaz. Geçtiğimiz seçimlerde YSK, seçim yasaklarını uygulayamayacak kadar zavallı duruma düşmüştü. Bunu da mı unuttunuz? Anayasa Mahkemesi üyelerinin, Saray’ın davetlisi olarak çay bahçesi ile ödüllendirilir de, YSK bundan mahrum edilir mi?
Suç örgütüne bulaşmış bir parti milletvekilini hapisten kurtarmak için meclisi kilitleyen Ana Muhalefet, suçsuz yere içeride tutulan elli bin insan için hiçbir şey yapmıyor. Muhalefet kadrosundan mecliste bulunmak sizi ‘ucuz siyasetçi’ yaftası ile anılmaktan hiç bir zaman kurtaramayacak.
Yoksa biz, “Saray’ın fotoğrafçısı, aşçısı, şoförü, medyası, Anayasa Mahkemesi, YSK’si...” listesinde zikredilmeyen maaşları peşin ödenmiş, “Saray Muhalefeti” ile aldatılıyor olmayalım?
Kadir Gürcan