Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Samanyoluhaber.com'daki yeni köşe yazı yazısında 'aktif sabır'la ilgili yazdı.
Orta Asya’daki ülkelere, eğitimle ilgili tecrübelerini paylaşmak üzere, Hizmet Hareketi’ndeki idareci ve öğretmen arkadaşlarımız giderler. Bu ülkelerden birinin başkentinde bu arkadaşlarımız, bir okul açıp hizmete başlar. O şehirdeki insanlarla tanışırlar; onları ziyaret eder, evlerine de davet ederler. Tam da o günlerde bu şehrin valisinin üniversitede okuyan oğlu, gaz zehirlenmesinden vefat eder.
Bu şehre ilk giden arkadaşımız, valinin evine başsağlığına gider. Onların üzüntülerini paylaşıp teselli etmek için ziyaretlerini devam ettirir. Vali, eşi ve çocuklarıyla güzel bir dostluk kurar. Bunun bir kader olduğunu anlatır. Bu durumu sabırla karşılamalarını ve çok dua etmelerini tavsiye eder. Daha sonra da bu konularda her ziyaretinde, onlara sordukları sorularla ilgili dini bilgiler verir, sorularını cevaplandırır. Çünkü bu insanlar, Müslüman olsalar da, maalesef uzun yıllar değişik sebeplerden dolayı dinlerini tam anlamıyla bilmediklerinden, bu konulara uzak kalmışlardır.
Valinin eşinin “Biz şimdiye kadar maalesef Müslüman olarak kadınların pek çok konuda bilgisiz kaldığını ve bunları öğrenme imkanlarını da bulamadığını acı acı yaşadık. Ama sizin bu anlattığınız ve izah ettiğiniz durum, bizim bildiğimiz İslam bilgisinden çok farklı. Zira İslam’ın kadınlara ne kadar değer verdiğini öğrenmiş olduk. Sizlerden Allah razı olsun” dediğini arkadaşımız anlatmıştı.
Vali, eşi ve çocuklarıyla, bu arkadaşlarımız adeta akraba gibi, hatta daha da ileri olarak o ailenin fertleri gibi olurlar.
Valinin evlenme çağına gelen kızı için, bizim oradaki öğretmen arkadaşlarımızdan birisi için dünürcü giderler. Vali de “Bizim adetlerimize göre, eğer biz kızımızı verirsek, damadın da bu şehirde ve bu ülkede kalması lazım” diye söyler. Arkadaşlarımız da hiçbir itirazda bulunmazlar. Gençler evlenirler, orada ev kurarlar. Okulda öğretmenliğe devam ederler.
Valinin ikinci oğlu da, burada açılan okuldan mezun olur.
Biz de Türkiye’den farklı gruplarla bu ülkeye ve bu şehre defalarca geldik. Valiyi, eşini, damadını ve kızını da ziyaret ettik. Vali ve eşi de Türkiye’de misafirimiz oldu. Her bu şehre gidişimizde de, vali, sağ olsun bizi hep havaalanında karşıladı, kendi akrabaları gelmiş gibi ağırladı.
Bir seferinde, bu şehre uçakla gelip valiyi okulu ve bazı yerleri ziyaret ettikten sonra, validen ayrılmak için müsaade istedik. “Acele etmeyin, bir yemek yiyeceğiz, ondan sonra gidersiniz” dedi. Biz biraz fazla ısrar edince de, “Ben bu şehrin valisiyim, havaalanı bana bağlı. Gitmek istiyorsanız buyurun gidin. Ben izin vermediğim süre içinde o uçak kalkamaz” şeklinde bize latife yaparak, o yemeği beraber yememize vesile olmuştu.
Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, valiye damat olan bu öğretmen arkadaşımızın bir Avrupa ülkesine öğretmen olarak gönderilme ihtiyacı doğar. Artık vali ve eşi de gerek arkadaşlarımızı, gerek damadını çok sevdikleri için o adetlerini göz ardı ederler ve onlar da bu ikinci ülkeye giderler.
Ben bu Avrupa ülkesine iki sene önce gittiğimde, bu öğretmen arkadaşımızı ve eşini evlerinde ziyaret etmiştim. Tevafuken vali bey ve eşi de vardı. Beni orada görmekten çok memnun oldular. Üniversiteye giden çocukları vardı. Ne güzel bir manzaraydı bu. Eşler iki ayrı ülkeden; çocukları ise üçüncü bir ülkede doğup büyümüş. Çok dilli, çok kültürlü bir aile olmuşlar.
Artık dünyanın her yerinde, bu şekildeki arkadaşlarımızı görüyoruz. Öncelikle bulundukları ülkeye, sonra ana babalarının ülkelerine, daha sonra da bütün bir dünyaya yararlı fertler olmuşlar. İşte hizmet bu. Bütün bu güzellikleri yaşattığı ve gösterdiği için Rabbimize hamd ediyoruz. Ben de bu güzel manzaradan hem duygulandım, hem de çok memnun oldum. Herkes birbirinden memnundu ve hayatlarını Hizmet içinde, insanlığa faydalı olma yolunda, işlerini de hep birlikte devam ettirip gidiyorlardı.
Dünyanın her yerinde, dini, dili, rengi, milliyeti ne olursa olsun, insanların genel anlamda ihtiyaçları birbirine benzer. Gerçekte olması gereken insan olma özellikleri ve güzellikleri yaşanarak ve pratiğe geçirilerek, diğer insanlarla paylaşılabilirse, işte o zaman, kolay kolay sarsılmayacak, aksine her geçen gün daha da kuvvetlenecek dostluklar oluşur. Oluşan bu dostluk köprülerinden daha sonraki nesiller de geçerek, birbirleriyle görüşüp anlaşarak, aralarındaki konuları kavgaya ve savaşa varmadan çözebilirler.
Şimdiye kadar dünyanın hemen hemen bütün coğrafyalarında, bu eğitim faaliyetlerinin ve diyalog aktivitelerinin çok güzel örnekleri görüldü. Şu anda da görülüyor, bundan sonra da görülecek inşallah.
Demek ki dünyanın her yerinde, bu güzelliklerin şuurunda olan insanların bu tecrübelerini insani yollarla, beklentisiz bir biçimde paylaşmaları gerekiyor. Bunun için dünyanın her yerinde hala bu güzelliklerin kendilerine de ulaşmasını bekleyen insanların olduğunu bilmek ve ona göre davranmak lazım.
Yapılacak çok iş var. İnsanın zamanı, imkanları sınırlı. Bu sınırlı zaman ve imkanları en verimli şekilde kullanmak da aklın bir gereği. Yukarıdaki yaşanan hadisede olduğu gibi, her konuda, her zaman ve her yerde aceleci olmamak, sabırla ama aktif sabırla; yani o konuda çalışmalara ara vermeden devam etmek, insanı beklediğine kavuşturuyor. Başta kendimiz olmak üzere, lüzumsuz konulara takılmadan, esas hedef olan Allah'ın rızasını kazanma eksenli olarak dünyanın her yerindeki insanların yardımına koşmak, tecrübelerimiz dahil maddi manevi her şeyimizi bu insanlarla paylaşmak ve onların ihtiyaçlarını karşılamak, bizim insan olarak yegane işimiz.
Şimdiye kadar da Allah'ın izniyle, bu eğitim ve diyalog faaliyetleri ile gidilen ve insani özellik ve güzelliklerin paylaşıldığı hemen hiçbir ülkede yüz kızartacak, başı öne eğdirecek bir davranış ve yaklaşım olmadı. Bu da geleceğe çok güzel bir referans olarak alınacak ve gelecekteki nesiller de bu tecrübe köprülerinden geçerek, yaşanan bu güzellikleri ellerindeki mevcut imkanlarla devam ettirecekler. Aynı zamanda da, o günün anlayış ve yaklaşımlarıyla bunları daha da geliştirecekler inşallah. Dünyanın geneli böyle bir yaklaşımı bekliyor.
Allah kolaylıklar versin. Aktif sabırla yola devam.