Eski Cumhuriyet savcısı Gültekin Avcı, "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, casuslukla suçlanıyorum. İddianame gizli. 7 köşe yazımla suçlanıyorum ama sadece iki tanesinden haberim var. Ergenekon’da Balbay gibi insanlar içeriye alındı. Reşat Petek’le benzer şeyler söyledik. O milletvekili ben içerideyim" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Ankara Milletvekili Murat Emir, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, İstanbul milletvekilleri Zeynel Emre, Didem Engin ve Gamze İlgezdi, Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda yatan gazetecileri ziyaret ettiler. CHP heyeti, Can Dündar, Erdem Gül, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı ve Eski İstanbul 2 No'lu Hakimi Süleyman Karaçöl ile görüştü.
CAN DÜNDAR: HAYATIMDA DİŞÇİYE BU KADAR ZEVKLE GİTTİĞİMİ HATIRLAMIYORUM
CHP Genel Merkezi'nden ziyaretle ilgili yapılan basın açıklamasına göre, görüşmede tutuklu gazeteci ve hakimler, ziyaretçilere düşüncelerini ve cezaevinde yaşadıklarını anlattı.
"Yattıkça yazacağım, yazdıkça yatacağım." diyen Can Dündar, duygularını şöyle dile getirdi: "Alışmak iyi mi, kötü mü bilemiyorum. Tutuklama tecrit olarak uygulanıyor. 33 gündür tutukluyuz, hala tecrit kalkmadı. Bir aydır ilk kez Erdem’le görüşüp top oynayabildik. Psikolojik yıpratma ve tecrit uygulanıyor. Diş rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gittim, müthiş bir şey. Hayatımda dişçiye bu kadar zevkle gittiğimi hatırlamıyorum. Gülen insanları görmek hoş oluyor. Florasan ışıklar çok rahatsız edici. 24 saat ışık altındayım. Haftada bir spor hakkımız var. Yemekleri genelde döküyorum, kantinden alışveriş yapıyorum. Yorgan yerine iki battaniye veriyorlar. Birini alta seriyoruz, birini üstümüze alıyoruz. Yorgan niye yasak anlamış değilim.
Halk TV yayını yok, izleyemiyoruz. Kitap sayısı yirmi ile sınırlı. Kitapları kütüphaneye bağışlıyorum. Komisyon okumaya yetiştiremiyor. Savcı avukatıma şikayet etmiş, 'çok kitap ve mektup geliyor, nasıl okuyup değerlendireceğiz' diye. TAYAD’dan gelen bir kitabı almamışlar. İdare bilgisayar talebimi reddetti, daktilo talebime direniyor. Savunmamı nasıl yazacağım, yazarken ellerimiz felç oluyor. Aylık tutukluluk değerlendirmesi yapılıyor. Delilleri karartma gerekçesiyle tutukluyuz. Benimle ilgili tek kanıt yaptığım haber, Cumhuriyet Gazetesi nüshası. O da 73 bin adet basıldı, bunu mu karartacağım? Devlet bir suç işledi, şimdi örtbas etmek için bizi tutuyor. Beni burada tutarak MİT TIR'larını ve beni meşhur ediyorlar. Ben burada oldukça bütün dünya bunu konuşuyor. Der Spiegel, Guardian, sırada başkaları da var; hepsine yazacağım.
Beni casus olarak suçluyorlar, ilk işimde yakalandım casus olarak. MİT TIR'ları ve sarin gazı, bu iktidarın hassas noktası. Oraya dokunanın üzerine gidiyorlar. Tutuklama peşin cezalandırma haline getirildi. Ben haber yaparım, bunun sır olduğunu nereden bileceğim. Burada olmamız konuyu gündemde tutuyor. İçeride ve dışarıda bu konu gündemde. Yattıkça yazacağım, yazdıkça yatacağım. ‘İçeri atıp sindirdik’ sanmasınlar. Uzun bir tutukluluğu göze aldık. Bu konu gündemde kaldıkça ve araştırıldıkça bir burada kalmaya razıyız. Tutukluluğumuz ve tecritten daha çok bu konu önemli. MHP nerede, niye gelmiyorlar? Sadece CHP temsilcileri geliyor. Meslek örgütlerinin daha önceden cezaevi ziyaretlerine izin veriliyordu. Şimdi izin verilmiyor. Meslektaşlarımızla görüşemiyoruz. Bu da tecritin bir parçası."
ERDEM GÜL: YAZILARI GAZETEYE FAKS İLE GÖNDERİYORUM
Erdem Gül ise "Haftada iki kez spor hakkımız var. Bir saat kapalı, Bir buçuk saat açık. Her gün 11 gazete alıyorum. İnfaz koruma memurları 'bu kadar gazeteyi yarım saatte nasıl okuyorsunuz' diyorlar. Keşke okunacak gazete olsa. Yazıları gazeteye faks ile gönderiyorum. Tutukluluk itirazlarımız reddedildi." dedi.
HİDAYET KARACA: TAŞHİYE ÖRGÜTÜ İLE SUÇLANIYORUZ AMA DİZİDE BİR KERE BİLE GEÇMİYOR
Hidayet Karaca da şunları söyledi: "Tek Türkiye dizisi nedeniyle Taşhiye örgütü ile suçlanıyoruz. Dizide bir kez bile Taşhiye kelimesi geçmiyor. Ama ondan suçlanıyoruz. MİT, Jandarma, Genelkurmay hepsi bu örgütü kabul etmiş. Dizide geçen ‘bir aşırı dinci örgüt kurulsun’ ifadesinden sonra soruşturma başlıyor. Milyar dolarlık TV tesisi gitti. 600 kişi işsiz, sette çalışanlar vs. hepsini toplayınca 1500 kişi oluyor."
MEHMET BARANSU: ÖZÜR LİSTESİ HAZIRLIYORUM
Mehmet Baransu ise şöyle konuştu: "3 milyon sahte seçmeni belgeleyeceğim sırada tutuklandım. Açıkladığım belgeleri Ömer Çelik’in çok yakınındaki birinden aldım. 2003’teki seminerde ses kayıtlarını vs. içeren kasetler çalınıyor, başbakanın (Abdullah Gül) önüne gidiyor. Ben merak ediyorum o çalınan kasetler benim bavula nasıl girdi? Balyoz’dan 8 gün önce çocuğum hastaydı, ameliyat olacaktı. Gazeteye para almaya gidiyordum. O gün bavulu aldım. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ bu konuyu görüştüler. Sümeyye Erdoğan’a suikast Ankara KOM (Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele) ve MİT’in ortak çalışması.
ODTÜ mescid olayı da bilinçli yapılıyor. Her yerde kelepçe takılıyor. Hastaneye giderken kelepçe takılıyor. Anadolu Adliyesi'nde alaturka tuvalete kelepçe ile soktular beni. Ben Can Dündar’ın bonusuyum. Yarın çıksam kapıdaki umut nöbetine beş bin kişi ile gelir, nöbet tutarım. (CHP-CK için attığı tweet hakkında) Siz haklı çıktınız. Çıkınca attığım tweete bakacağım, gerekirse özür dileyeceğim. Bir özür listesi hazırlıyorum. Eski tweetlerimden utanç duyuyorum."
(Ergenekon ve Balyoz davası tutuklularını ziyaret eden CHP Cezaevi Komisyonu için Baransu Twitter adresinden 'Darbecileri ziyaret ediyorlar' diye paylaşımda bulunmuş, Komisyon üyesi Özgür Özel de bunun üzerine 'Bir gün seni de tutuklayacaklar, seni de ziyaret edeceğiz' diye cevap vermişti.)
GÜLTEKİN AVCI: REŞAT PETEK İLE BENZER ŞEYLERİ SÖYLEDİK; O MİLLETVEKİLİ BEN İÇERDEYİM
Gültekin Avcı, şunları ifade etti: "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, casuslukla suçlanıyorum. İddianame gizli. 7 köşe yazımla suçlanıyorum ama sadece iki tanesinden haberim var. Muta nikahı ve İran istihbaratı hakkında yazdıklarım. Diğer beş yazımın ne olduğunu bilmiyorum. Kendi köşe yazımı kendimden gizliyorlar. 7 köşe yazısı ve 4 telefon görüşmesi var suçlandığım. Savcı ‘Emre Uslu bir kez aramış 2,5 dakika görüşmüşsünüz’ dedi. Dönmezer ve Erman ceza hukukunun tanrıları. Ben 2007’ye kadar savcıydım. İstifa ettim. Beni cemaatçilikle suçluyorlar ama iki avukatım ateist. Ergenekon’da Balbay gibi insanlar içeriye alındı. Reşat Petek’le benzer şeyler söyledik. O milletvekili ben içerideyim."
"Reşat Petek ziyaretinize geldi mi?" sorusu üzerine Avcı şunları söyledi: "Reşat Petek ziyaretime gelmedi, gelse de kabul etmem. Cezaevinde haberleşmek için kullandığımız topun patenti 'Parti Cephe'ye ait. Şimdi biz de kullanıyoruz. 'Hepimiz parti cepheliyiz.' Aynı faşist rüzgarlarda kavruluyoruz."
SÜLEYMAN KARAÇÖL: HAKİMLİK TEMİNATI NEREDE?
Süleyman Karaçöl (İstanbul 2 Nolu Hakimi) ise şunları dile getirdi: "15 Eylül’den beri tutukluyum. Tek başıma kalıyorum. Martta açığa alındım daha sonra ihraç edildim. 25 Aralık soruşturmasında TMK 10. Maddesi ile görevli 2 Nolu Hakimlikte çalışıyordum. ÖYM kalkınca yerine kurulan mahkeme. Savcı Muammer Akkaş arama ve dinleme kararı istedi. Onlara karar veren hakimim. Savcının arama kararı istemesi üzerine karar verdim. Dosyanın sahibi ben değilim, talep üzerine delile bakıp karar veriyorum. Arama kararı verdim ama kolluk uygulamadı.
Ben Latif Topbaş, Abdullah Tivikli, Cengiz Aktürk, Mehmet Cengiz, Usame Kutub’un aralarında olduğu yedi iş adamı ve iki şirket hakkında tedbir kararı aldığım için tutukluyum. Ben tedbir kararı verdim, daha sonra savcılar tarafından kaldırıldı. Tedbir kararı terör faaliyeti sayıldı. ‘Darbenin koçbaşı’ diye yazdılar. Delil yoksa nasıl karar alalım. Şimdi olsa yine aynı kararı verirdim. Aldığım kararlar nedeniyle tutukluyum, hakimlik teminatı nerede kaldı? Çarşı dosyasına da bakmıştım, hiç tutuklama vermedim. Biz dosyaya göre hareket ederiz. Cemaatçi değilim."
"MAKLUBE NEDİR BİLMEM"
"Maklubeyi de mi bilmezsiniz?" sorusu üzerine Süleyman Karaçöl, "Maklube nedir bilmem. Benim mahkemem cemaate karşı kuruldu, MİT krizinden sonra. Benim talebim yoktu. Tutukladığım insanlara üzülüyorum. Onları güçsüz olduklarından tutuklamışız. Rüşvet olarak kasaba borcunu ödettiren belediye çalışanını ya da Blackberry telefon alan tapu memurunu tutukladık ama kasalarla para götüreni tutuklayamadık, biz içerdeyiz. Demek ki içeride yatanlar güçsüz olduklarından yatıyor. Güçlü olan tutuklanamıyor. Dosyam Ankara’da, Bakırköy’de tutuklandım, Silivri’de yatıyorum. Oysa benim Ankara’da olmam gerekirdi. Bilerek Silivri’ye gönderdiler. Devlet Bahçeli koalisyona evet deseydi, şimdi Meclis Araştırma Komisyonu’na ifade veriyor olacaktım. Belki en itibarlı hukukçuydum." karşılığını verdi.
(CİHAN)