Samanyoluhaber yazarı Dr. Ali Demirel bir okur mektubunu paylaştı.
Bir okurdan gelen feryat: Nefes alamıyorum, dualarınıza ihtiyacım var!
ALİ DEMİREL
Soru: Üç yıla yakın bi yerde ailemden ve sevdiklerimden ayrı dört duvar arasında yaşamaya çalışıyorum. O kadar yalnızım ki! Bazen duvarlar üzerime üzerime geliyor. Nefes alamıyor gibi oluyorum. Şeytan boş durmuyor elbette. Bu ifadelerimi halimden şikâyet olarak anlamayın lütfen. Her şey O’ndan. Sabır ve dua tek azığımız. Bunun bilincindeyim. Gün içinde çok boş vaktim oluyor. Bol bol Kur’an ve sekine duası okuyorum. Sizden isteğim bunun dışında özellikle böylesi kabz hallerinde okuyabileceğim dualar. Soruma cevap verebilirseniz çok sevinirim. Allah’a emanet olun. (Rumuz: Nefer)
Kıymetli kardeşim,
Uzun mailinizi buraya kısaltarak almak zorunda kaldım. Ancak yazdıklarınızı elbette satır satır okudum. Şükre, aynı zamanda duaya vesile olsun düşüncesiyle samimi arkadaşlarımla da paylaştım.
Yalnızlık duygusunu iyi bilir bu satırların yazarı. Süreç dolayısıyla o da bir müddet yalnız yaşadı.
Aslında yalnızlık, bir yakıştırmadır. Yalnız olsaydı insan, bir an dahi hayatını devam ettirme şansını elde edebilir miydi?
Bu şans sürekli devam etiğine göre demek ki bir Bir’le sürekli birliktelik var. Bu öyle bir birlikteliktir ki; O Bir’le, birlikte olmak, her şeyle de birlikte olmayı gerektirir. Çünkü o birlikte olunan “Bir”, her şeyin hem sahibidir, hem de onların ayakta tutanıdır.
O Bir, her zaman insanın inanç ve düşünce sisteminde “birlenmediği” için yalnızlık adı altındaki yalnızlıkta, seyahat etmeye hazır adaylardan medet beklenir bazen. Çünkü onlar da kendisi gibi fâni ve elinden bir şey gelmeyen âciz kullardır. O halde yalnızlığın onlarla giderilmesi ne kadar geçerli ve tutarlı bir yoldur?
Yalnızlık, yalnız kalması gereken geçici bir histir. Bunun sebebi de insanın kendi zannıdır. Bu zandan âzâde, asla yalnızlığı yaşamayacak olan “Biri” bulunursa ve onunla dost olunursa işte o zaman bu his dahi yerini varlıklar ülkesinden gelen canlı yayınlara bırakarak ebediyen gidecektir.
“Ben âcizim ve fâniyim, bu âciz ve fânilerden ben ne bekleyebilirim!” deyip yalnızlık ülkesinin yok edicisi Allah’ı bulmak ve O’na muhatap olmakla, varlık âleminin, bütün kahramanları onun değişmez ve sürekli görüştüğü arkadaşları olur.
Bu sırrı çok iyi anlayan “mana hekimi” diyebileceğimiz Hak dostları, yalnız kaldıklarında inşiraha vesile olacak bazı virdler edinmiş ve bunları bizlerle de paylaşmıştır.
Sorunuza cevap mahiyetinde bu virdlerden bazılarını bir buket haline getirip maddeler halinde sizinle paylaşmak istiyoruz:
1. Lâ ilâhe illallâhü’l-azîmü’l-halîm. Lâ ilâhe illallâhu Rabbü’l-arşil-azîm. Lâ ilâhe illallâhu Rabbü’s-semâvati ve Rabbü’l-ardi ve Rabbü’l-arşil-kerîm.
(Azamet ve vakar sahibi Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilah yoktur. Arş-ı âzam sahibi Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Göklerin ve yerin sahibi ve arş-ı kerîm’in mâliki Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur.)
2. Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.
(Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!)
3. Allahu Allahü Rabbî lâ üşrikü bihî şey’en.
(Rabbim Allah’tır Allah! Ben O’na hiçbir şeyi ortak koşmam.)
4. Allahümme rahmeteke ercû felâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin ve aslihlî şe’ni küllehu lâ ilâhe illâ ente.
(Allah’ım! Sadece senin rahmetini umarım. Gözümü açıp kapatıncaya kadar beni nefsime bırakma. Bütün işlerimi yoluna koy. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.)
5. Yâ Hayyü yâ Kayyûmü birahmetike esteğisü.
(Ey ezelî ve ebedî hayat ile bâki, zât ve kemâl sıfatlarıyla her şeye hakim olan Allah’ım! Rahmetinle yardımını talep ediyorum.)
6. Hasbiye’r-rabbü mine’l-ibâdi, hasbiye’l-hâliku mine’l-mahlûkîne, hasbiye’r-râziku mine’l-merzûkîne, hasbiyellezî hüve hasbî, hasbiyallahu ve ni’mel-vekil, hasbiyallahu lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü’l-arşil azîm.
(Kullarına bedel Rabbim bana yeter. Mahluklarına karşı Yaratıcı bana yeter. Rızık isteyenlere karşı Rezzak yeter. Her zaman benim istinatgâhım olan, her zaman bana yetecek olan Rabbim, bana sıkıntılarımda her zaman yardım edecek olan Rabbim bana yeter. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. Allah bana yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’na tevekkül ettim. O, büyük Arş’ın Rabbidir.)
7. Elhamdülillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihi ve feddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ.
(Seni imtihan ettiği şeyde bana afiyet veren ve beni yarattıklarının pek çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.)
Mailinizde ne güzel demişsiniz: “Dost istersen Allah yeter. O dost ise her şey dosttur.”
Evet, O’nu bulan neyi kaybeder ve O’nu kaybeden neyi kazanır?
Tekrar yazışmak ve halleşmek duasıyla O “Bir”e emanetsiniz...