''Türkiye’de herkes için deniz bitti. En riskli iki ya da üç memleketten biri olarak gösterildiğimiz hakikatini artık görelim ve bir an evvel tedbir alalım.''
Semih Ardıç / Tr724
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu ve Bilkent Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Türkiye’de ölüm sessizliğine bürünen iktisat camiasının aksine ‘kral çıplak’ diyen nadir iki isim.
Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilan edildiği 20 Temmuz 2016’dan bu yana giderek kesif hale gelen karanlıkta gazetecilerin, münevverlerin, baroların ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) susması evvela düşünce ve ifade hürriyetini geriletti.
İKTİSATÇILARIN SUSMASININ MALİYETİ 81 MİLYONA
Akabinde diğer temel hak ve hürriyetlerin altı oyuldu. İktisatçıların susması, Borsa İstanbul (BIST) Başkanı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı ekonomi bürokratlarının alenen yalan söylemesi ise 81 milyonu fakirleştirdi, tarihin en ağır buhranına sürükledi.
OHAL’de iktidarın her nevi baskı ve tehdidine rağmen ekonominin seyri hakkında makul ve objektif tespitlerini dile getiren Prof. Acemoğlu ve Prof. Gürkaynak gibi nadide isimlerin kıymeti bu dönem geride kaldığında daha iyi idrak edilecek.
Bunu madalya almak için yapmıyorlar, mesleklerinin hakkını veriyorlar o kadar.
medyascope.tv’nin sosyal medya üzerinden yaptığı yayına katılan iki profesör Türkiye’de iktisadî (ekonomik) krizin giderek ağırlaştığında hem fikir.
BAZI ŞİRKETLERİN BATMASINA MANİ OLAMAYACAĞIZ
Akademik çalışmalarına MIT’de devam eden Profesör Acemoğlu, Türkiye’nin bulunduğu noktadan kriz yaşamadan çıkamayacağını kaydetti.
Ekonominin her halükârda küçüleceğine dikkat çeken Acemoğlu, “Şu anda ekonominin negatife girmesi engellenemez boyutta. Umarım sistemik krizi görmeyiz. Ama bazı şirketlerin batmasına, işsizliğin artmasına mani olamayacağız.” tespitinde bulundu.
Acemoğlu’nun programda anlattıkları arasından teşhise dair şu satırları not aldım:
*Şu anda yaşadığımız problemler daha önceden birikmiş olan dengesizliklerin bir sonucu.
*Burada en önemli mesele kaliteli büyümeden mahrum olunmasıdır.
*Büyüme odaklarının yanlış taraflarda bulunması.
*Türkiye’nin son 10 yıldaki büyümesi üretkenliğe dayalı olmadı.
*Özellikle inşaat sektörü ve tüketim üzerinden gelen bir büyüme.
*Böyle büyümeler genelikle dengesizliklere sebebiyet veriyor.
Daron Acemoğlu ekonomiyi bitap düşüren hastalığın tedavi metodunu da aktardı:
*Yatırımlar artmalı.
*TL’nin değer kaybetmesini durdurmak lazım.
*Enflasyonu kontrol altında tutmalıyız.
*Türk ekonomisinin yapısını çok kapsamlı düşünerek doğru yatırımı nasıl arttıracağımızı düşünmek lazım.
*OHAL, Türkiye demokrasisinin derinliğini kaybetmesine sebep oldu.
*Korku, kutuplaşma, özgürlüklerin azalması siyasetçilerin üzerinde olan denetimin etkisini kaybetmesi… Bütün bu menfi gidişin yaşandığı OHAL tüm gücü tek elde topluyor.
YATIRIM YAPILMIYOR, ÇÜNKÜ MEMLEKET YAŞANILAMAZ HALDE
Prof. Dr. Refet Gürkaynak da Türkiye’nin yatırıma en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde sermayenin inadına yapar gibi niçin yurt dışına çıktığını izah etti.
Gürkaynak, “Şu yatırım yapılmamasının sebebi yüksek faizler falan değil, memleketin bayağı yaşanılmaz bir hale gelmesidir.” ifadeleri ile demokrasi ve hukuktan uzaklaşmanın yatırım ortamını nasıl bozduğunu gözler önüne serdi.
Memleketin durgunluğa girdiğinin aşikâr olduğunu belirten Gürkaynak da şu hususlara dikkat çekti:
*Canımızın çok acıyacağı kesin.
*Memleketin şu andaki durumundan bahsederken iç karartmadan bahsetmek mümkün değil.
*Döviz kurunun bu seviyelerde olmaması için enflasyonun kontrol altında olması lazım, bunun için de Merkez Bankası’nın (TCMB) işini yapabilmesi gerekiyor.
*Sürekli idare edilecek adımlar atılıyor. İdare ediyoruz, idare ediyoruz. Şimdi idare edemeyeceğiz noktaya geldik.
*Yargıyı boyunduruk altına almak yargı bağımsızlığını sağlamaktan daha zordur.
*Basını baskı altına almak, “Çıkın bildiğinizi konuşun.” demekten daha zordur.
DOLAR BAYRAM TATİLİ BİLE DİNLEMİYOR
Türkiye’de herkes için deniz bitti. En riskli iki ya da üç memleketten biri olarak gösterildiğimiz hakikatini artık görelim ve biran evvel tedbir alalım.
Ramazan Bayramı münasebetiyle piyasalar kapalı olduğu halde TL, haricimizdeki piyasalarda mum gibi eriyor.
4 Haziran’da ‘En kritik hafta’ başlıklı
makalede seçime kadar Türkiye’yi zor günlerin beklediğini ifade etmiştim.
ABD Merkez Bankası (Fed) ile Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) para musluğunu kısacaklarını ve bu temayülden en fazla TL’nin zarar göreceğini belirtmiştim.
Maalesef her geçen gün ekonomiye dair endişelerimizde haklı çıkacak yeni çöküşleri müşahede ediyoruz.
SEÇİM AREFESİNDE NE OLACAK?
Seçim arefesindeki son haftada neler olacağını birebir tahmin etmem mümkün değil. Ufukta umut ve moral namına bir veri görünmüyor.
Parası 5 ayda yüzde 27 devalüe olmuş, dev şirketleri ‘konkordato’ ilan etmeye başlamış bir memlekette iktidarın en iddialı seçim vaadi millet kıraathanesinde bedava çay-kek oldu.
Sadece bu vaat bile iktidarın 16 senenin akabinde nasıl bir tükenmişlik sendromu yaşadığını gösterdi.
Müesses nizamın fazla ümit vaat etmediği OHAL ikliminde seçimden evvel nelerin olmayacağından ismim kadar eminim: Dolar, euro, sterlin düşmeyecek, Borsa İstanbul düştüğü yerden doğrulamayacak, faizler inmeyecek…
En iyi ihtimalle yatay seyir ‘bekle gör’ tavrı ile izah edilecek. Büyük fonlar seçimi müteakip daha net tavır ortaya koyacak.
454 milyar dolar alacakları var ve tamamen batmasını istemiyorlar.
MOTOR ISINDI, ŞOFÖR ORALI DEĞİL
Esasında yabancılar ekonomi motorunun her an conta yakacak kadar ısındığının farkında.
Motor adeta homurdanırken duymazdan gelen şoför aynı da kalsa değişse de bu arabanın acilen sağa çekilmesi şart. Zira istim üzerinde kullanıldığı için silindirleri aşındı.
Daha fazla trafikte kalması herkesin can emniyetini tehdit edecek. Frenlerin tutmaması da cabası…
Mümkünse bir çekici ile en yakın tamirhaneye yahut yetkili servise nakledilmesi ve orada A’dan Z’ye muayene edilmesinden başka ikinci bir yol yok.
Aşırı zorlama, hor kullanma, miadını doldurma, metal yorgunluğu gibi sebeplerle nice parçanın değiştirilmesi mecburiyeti hasıl oldu.
Arabanın garanti müddeti dolduğu için işçilik, parça, tamir ve bakım masraflarının hepsi bize ait olacak.
Hasıl-ı kelâm krizde dibi henüz görmedik ve Refet hocanın ifadesi ile canımız çok yanacak.