Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı (SODEV) ve AKSOY Araştırma Şirketi'nin kurucusu Ertan Aksoy, gündemdeki son gelişmeleri yapılan anketler üzerinden değerlendirdi.
Cumhuriyet gazetesi için bir değerlendirme yazısı yazan Ertan Aksoy, kutuplaşmanın bu defa AKP'ye kaybettirdiğini ifade etti. Aksoy'un yazısının ilgili bölümü şöyle:
Yazının da konusunu oluşturması nedeniyle bu hafta kutuplaştırmaya iyi örnek oluşturabilecek bir açıklamanın seçmende nasıl karşılık bulduğuna dair sonuçları sizinle paylaşmak isterim. Erdoğan’ın bu hafta yaptığı açıklamanın videosunu deneklere izlettik.
Gördüğünüz üzere biz ve onlar siyasetinde “onlar”ı güçlü bir biçimde hedef alan bir açıklama. Özellikle AKP ve MHP tabanının farkındalığını artıracak birçok anahtar kelime bu konuşmada geçiyor. Açıkçası ölçmesek Erdoğan’ın tabanını bu konuşma ile güçlü bir şekilde yakaladığını düşünürdüm. Sonuçlar ise bu konuda yanıldığımı gösteriyor. Birlikte bakalım.
Cumhur İttifakı tabanı açısından baktığımızda güçlü sayabileceğimiz bu açıklamaya seçmenin katılımı aynı oranda güçlü değil. Katıldığını ifade edenlerin oranı yüzde 34,2. Bu oran AKP seçmeninde yüzde 61,9’da ve MHP seçmeninde yüzde 52,9’da kalmaktadır. Başka liderlerin açıklamalarının kendi tabanlarında yüzde 90 gibi bir oranla destek bulduğunu hesaba katarsak, Erdoğan’ın açıklamalarının kendi tabanında ne kadar zayıf bir karşılık bulduğunu daha iyi anlayabiliriz.
İKİ ÖNEMLİ NEDEN VAR
Erdoğan’ın bu açıklamalarının iki önemli nedeni var; İlki kendi tabanını konsolide etmek, ikincisi muhalif bloğa kaptırdığı seçmeni, muhalif bloğu itibarsızlaştırarak tekrar kazanmak. Oysa sonuçlar hem kendi tabanını konsolide edemediğini, hem de muhalif bloğa kaptırdığı seçmeni döndüremediğini gösteriyor. Özetle; kutuplaştırma bu kez AKP’ye kazandırmadığı gibi kaybettiriyor. Aşırılaşan siyasetin bizlere psikolojik yükü büyük fakat bu siyasetin sahiplerine siyasal maliyeti daha büyük. Ülkenin geldiği yer itibariyle biz sosyal demokratlara düşen önemli bir görev var; aşırıya karşı makul olanda inat ve ısrar etmek. Ötekileştirene, yoksulluğu dahi yönetmeye çalışana karşı kapsayıcı olan, yoksulluğu yok etmeyi önceleyen, insanı merkeze alan bir kalkınma programından başka bir şeye zihnimizde yer açmamak.