Ümidin bir inanç işi olduğunu ve insanın inancı kadar mümin olduğunu belirten Fethullah Gülen Hocaefendi, İslam medeniyetinde unutulmaya yüz tutmuş kavramlar arasında olan ümit ve reca kavramını, “Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız” adlı eserinde ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.
Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız adlı kitapta;“buhran”kelimesinin anlam itibariyle; fertlerin, ailelerin, cemaat ve cemiyetlerin, milletlerin ve nihayet topyekûn insanlığın içine düşebileceği kriz ve bunalım hâlini anlattığı belirtiliyor.
Ete kemiğe bürünmüş böyle bir buhran vaziyetini, M. Fethullah Gülen Hocaefendi, daha önce kaleme aldığı bir makalesinde şöyle resmediyor: “Dünya, bir baştan bir başa kasvetli bulutlarla sarıldı. Göz gözü görmeyecek kadar karanlık her taraf… Her gün yeni bir buhran beliriyor ufkumuzda… Her gün taze bir mesaj alıyoruz kıyametten... Ümit ve düşüncelerimizin üstüne gelip gelip yıkılan korkulu rüyalar ve kâbuslar, dünyamızı gulyabanîler ülkesi hâline getirdi” diyor.
Eserinde işlediği ümit kavramını Hoca Efendi şu sözlerle özetliyor: “Ümit bir inanç işidir, insan inancı kadar mümindir. Gerçek müminlerin ruh dünyasında ümitsizlik ve karamsarlığa yer yoktur..Mü’min ümitle her gün yepyeni bir bahara uyanırken yeis ve ümitsizliğin esamesi okunmaz onun ruh dünyasında. Yeis her mani-i kemaldir. Ümitsizlik hastalığına yakalananların hedeflerine ulaşması mümkün değildir.”
Nil Yayınları’ndan çıkan ve Kırık Testi serisinin son kitabı olan Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız isimli bu çalışma, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Amerika’da yapmış olduğu 40 civarındaki sohbetini içeriyor.
Kitapta; insanların ümitsizliğe düştüğü, yeis bataklığı içinde bocaladığı böyle dönemlerde, en fazla ihtiyaç duyduğu şeyin; gelecek adına ümit verecek bir rehber olduğu belirtiliyor. Toplumun gören gözü, işiten kulağı olan bu rehberlerin, en önemli vazifesinin, solmaya, sönmeye yüz tutmuş, millet ruhunun yeniden diriltilmesi olduğu vurgulanıyor. Böyle bir hedefin gerçekleşmesinin toplumun her ferdine iman ve ümit aşılamakla mümkün olduğu belirtilen kitapta, ümitle uzun yolların aşıldığı, ümitle kandan irinden deryaların geçildiği ve ancak ümitle dirliğe ve düzene erişildiği yazıyor. Hayatının hiçbir döneminde yeis bataklığına düşmeyen, daima ümit gamzeden sohbet ve yazılarıyla insanların diri kalmasına çalışan Hocaefendi, insanın kendi ruhundaki iktidarını keşfederek Kudreti Sonsuz’la irtibata geçmesinin, sınırsız bir güç kaynağına erişmesinin önemine vurgu yapıyor.
Kitapta Muhterem Hocaefendi, Allah’ın en büyük ihsanı olan rızayı talep konusunda şu tavsiyelerde bulunuyor: “Rıza, Cennet ve Cennet’teki nimetlerden daha büyük bir nimet ise o zaman bizim de ellerimizi açıp sürekli ‘Allah’ım beni rıza ufkuna ulaştır.’ diye dua dua yalvarmamız gerekir. ‘Allah’ım! Sevdiğin ve hoşnut olduğun şeye beni ulaştır!’ diyerek nefes alıp vermeli; ‘Allah’ım! Senden af, afiyet ve rıza istiyorum!’ diyerek oturup kalkmalıyız. Çünkü Cenâb-ı Hak, insanın samimi olarak kalpten istediği şeyleri kendisine lütfedeceğini vaat ediyor.
Fakat bu konuda ısrarcı olmak gerekir” diyor ve kitabında aşağıda ki birçok sorunun cevabını veriyor.
• Günü kurtarmaya matuf politikalar neden memleketimizin ve İslâm dünyasının problemlerini çözemez?
• Kine doymayan nifak şebekesine karşı inanan gönüller nasıl bir tavır sergilemelidir?
• İnsanın duada Allah’tan isteyeceği en önemli ve en büyük talebi ne olmalıdır?
• İnsanlığa hizmet yolunda koşturanların karşılaşacağı üç büyük tehlike nedir?
• Hakka hizmet yolunda nelere karşı teyakkuz halinde olmalı ve nasıl bir teyakkuz tavrı ortaya konmalıdır?
• İnsanı hata ve yanlışlardan koruyacak olan önemli disiplin nedir?
• Gerçek dindar ve karakter sahibi olmak için neler yapmalı?
• Korkusuzluk ve kararlılık kötü niyetlilerin oyununu nasıl bozar?