Sevgili Annesi, Refia Validemiz, Onu çok seviyordu. “Dizinin dibiden hiç ayrılmasın” istiyordu. Ama O, çoktan kararını vermişti. Yaşamayı değil, yaşatmayı tercih etti. Karanlık ruhlar, bunun bedelini ona yaşatmaya ahd ettiler...
70’te, 80’de, 90’da Onun sesini kesmek için plan üstüne plan kurdular. Hiçbirinde amaçlarını gerçekleştiremediler.
Ömründe bir karıncayı incitmemiş, lâvabodaki böceğin bile hayat hakkını âli tutan kalbi vardı. Ama zalimler o kadar acımasızdı ki onu yasadışı örgüt lideri gibi gösterecek uydurma kasetlerle çamur atmaya başladılar.
Aile sıcaklığını doya doya yudumladığı bir evi olmamıştı.
Birbirinden lüks arabaları da.
Ömrü hep gurbette geçmişti. Ama bu defaki bir başkaydı.
Kendisini değil, dava arkadaşlarını düşündüğü için canı gibi sevdiği ülkesine dönmedi. Sadece kendisini düşünse, ona, zulm üstüne zulm edenleri affeder miydi?
Memleketindeki acı hadiseleri gözyaşları içinde takip ediyor…
Kalbi hep, en sevdiği dostları, arkadaşları dar-ı bekaya irtihal eylerken onların son demlerinde yanlarında bulunamamanın üzüntüsüyle preslendi. Yaşar Tunagür Hocaefendi vefat ettiğinde “Daüssıla ile meşbu kalbim, hayatı, aziz milletimizin kaderiyle bütünleşmiş nadide bir insanı, âhiret seferine uğurlayacaklarla beraber bulunmamanın elemiyle çarpıyor” demişti.
Sadece Tunagür’de değil daha nicesinde de aynı ruh halini yaşadı.
Hasbi Nidai Gülen Ağabey vefat etti. Kardeşiydi…
Canından bir can, kanından kan taşıyan bir insan… Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi kardeşini ebediyete gönderirken orada olmak istemez miydi? Ama, Onu gurbette hayata mecbur edenler, bütün bunları hesap etmişlerdi.
Ölüm son değil. Başlangıç. Bitmeyen başlangıç.
Buradaki gurbet inşallah orada bitecek. Burada insanlara çektirenler, yaptıklarıyla yüz yüze gelecekler. Mazlumlar şahsi haklarını helal etseler de, Rabbim kendi hakkını elbet alacaktır.
Twitter: @mahiretyemez
e-mail:
[email protected]