İGC Başkanı Dikmen: Gazetecilik tutukluysa halk da tutukludur (Özel)

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Misket Dikmen, tutuklu gazetecilere destek amacıyla Silivri Cezaevi önünde devam eden Umut Nöbeti'ni değerlendirerek, "Bir gün tarih, Umut Nöbeti'ni yazacak." dedi. Dikmen, Türkiye'de 234 gazetecinin, gazetecilikten dolayı yargılandığını söyledi. Tutuklu gazetecilerden Hidayet Karaca'nın duruşmasına katılan isimlerden biri olan Dikmen, duruşma arasında Karaca'ya İzmirli gazetecilerin desteğini ilettiğini ve onun da bundan son derece mutlu olduğunu dile getirdi.

Tutuklu gazetecilerle ilgili mücadelesiyle adından sıkça söz ettiren Misket Dikmen, Cihan Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulundu. "Gazetecilik tutukluysa halk da tutukludur." diyen Dikmen, 2015'i gazetecilik açısından vahim olarak değerlendirirken 2016'dan beklentilerini sıraladı. 2015 yılının Türkiye'de basın açısından zor bir yıl olduğunu dile getiren Dikmen, "Biz 2014 yılına zor yıl başlığını koymuştuk ama bir baktık ki 2015 daha da zor bir yıl oldu gazetecilik açısından. Bazen rakamlar aslında he rşeyi çok daha iyi açıklar. O rakamlara baktığımız zaman durumun, zor olmaktan öte vahim olduğunu vurguladık. Basın özgürlüğü sıralamasında giderek düşüyor olmak, dünya üzerinde gerçekten son derece üzücü. 180 ülke değerlendiriliyor ve siz 149. sıradasınız. Bunu da pek sindiremiyorsunuz açıkçası." dedi.

'2015'TE BİN 200 GAZETECİ İŞSİZ KALDI'

2015 yılında, sendika verilerine göre bin 200 gazetecinin işsiz kaldığını belirten İGC Başkanı Dikmen, "İşsiz kalma korkusu da bu mesleğe ilişkin korkuları besleyenlerden biri. 137 gazeteci, görevi başında şiddet görüyor 2015 yılında. 2016'ya girdiğimizden bu yana da bunlar artıyor. 234 gazeteci yargılanıyor bu ülkede ve gazetecilikten yargılanıyor. Her zaman şunu söylüyoruz, gazetecilik yaptığı için bir insanın yargılanması kabul edilemez diyoruz. Adi suçlu değil, gazetecilik yaptığı için hiç kimse yargılanmamalı, çünkü zaten bu, Anayasa'nın koruması altında. Çünkü gazeteci, mesleğini halkı bilgilendirmek için yapıyor. Bu ve benzeri örnekleri attırmak mümkün. Sekizi uluslararası medyadan olmak üzere 100 gazeteci gözaltına alınmış, görevi başında veya yazdıkları veya söylediklerinden dolayı. 15 televizyon kanalının kapatılması var. İki gazeteye, bildiğiniz gibi yılın son aylarında el koyuldu. Akreditasyon sorunu giderek büyüdü. Birçok konuda akreditasyon, gazetecilerin önünde bir başka olumsuzluk olarak çıktı. Çanakkale anma törenlerinden tutun da Kubilay törenlerine kadar, hattâ bütün dünya gazetecilerine açılmış olan G-20'nin, akreditasyonla kendi yapıldığı ülkedeki gazetecilerin bir kısmına kapılarını kapatması gibi. Daha ne söylenebilir ki?" dedi.

'10 OCAK ÇALIŞAMAYAN GAZETECİLER GÜNÜ'

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü ironik bir şekilde, "10 Ocak Çalışamayan Gazeteciler Günü" olarak tanımladıklarını söyleyen Dikmen, "Biz bunları birbiri ardına sıralayarak, 2016'nın 10 Ocak'ında, hem 2015'i değerlendirdik, hem de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü ironik bir tanımlamayla '10 Ocak Çalışamayan Gazeteciler Günü' olarak tanımladık. Böyle bir yıl geçirdik ama umutsuz muyduk? Hayır değil, çünkü 'Umut Nöbeti' başladı." diye konuştu.

'UMUT NÖBETİ'Nİ TARİH YAZACAK'

Tutuklu gazetecilere destek vermek üzere Silivri Cezaevi önünde başlayan Umut Nöbeti'ne de değinen Misket Dikmen, "2015'te başlayan Umut Nöbeti'nin daha da süreceğine inanıyorum, çünkü Umut Nöbeti'ni bir gün tarih yazacak. Bir gün tarih, bu nöbetin bu mesleğe, bu ülkede gazeteciliğe, basın özgürlüğüne ve düşünce özgürlüğünün önemine giderek nasıl yol alan, artan bir inançla sürdüğü konusunu tarih yazacak diye düşünüyorum. Bir büyük meslektaşımızın, 'Bu konuda ne yapabilirim, bu konudaki kaygımı nasıl dile getirebilirim?' düşüncesinden hareketle son derece barışçıl bir şekilde, eline bir tabure alıp cezaevinin kapısının önüne koyması ve bunun daha sonra vardiyalarla sadece İstanbul'dan değil, Türkiye'nin dörtbir yanından gazeteciler, STK'ların, hukukçuların, meslek odalarının hepsinin desteğiyle yol alması, bence geleceğe dair altı çizilerek söylenmesi gereken bir nokta." dedi.

'HİDAYET KARACA'YA DESTEĞİMİZİ İLETTİK'

Tutuklu gazeteci Hidayet Karaca'nın yargılandığı davanın ilk duruşmasına katılan ve İzmirli gazetecilerin desteğini ileten Dikmen, "Biz yıllardır İGC olarak cezaevindeki meslektaşlarımızla kucaklaşmayı, onlara moral vermeyi, destek olmayı çok önemsedik. Can Dündar ve Erdem Gül için görüş izni talep ettik Adalet Bakanlığı'ndan iki kez, ancak bu konuda izin alamadık. İGC'yi temsilen İzmirli gazetecilerle birlikte Umut Nöbeti'ne katıldık, hattâ bu nöbetlerden bir tanesinde, yine gerçekten ironik bir şeydir, 2015 Basın Özgürlüğü Ödülü'nü Can Dündar adına eşine verdik. Bu ödülü, İGC ve Karşıyaka Belediyesi işbirliğiyle dört yıldır veriyoruz. Can Dündar'a verilmişti. 8 Ocak günü Silivri Cezaevi önünde, Can Dündar'ın eşine teslim edebildik. Sayın Hidayet Karaca, İGC üyesidir. Bu anlamda cemiyet üyemizle buluşmak amacıyla da bakanlıktan izin talep etmiştik, yine olumsuz sonuçlanmıştı ama uzun bir süre bekledikten sonra davasında bulunmak ve ona meslektaşlarının desteği için, gazeteciye destek amacıyla duruşmaya bulunmaya gittik. Mahkemeye ara verildiği bir sırada kendisiyle bir el sıkışıp desteğimizi ve kolaylık dileğimizi ilettik. O da bundan çok etkilenmiş zannediyorum, daha sonra bazı tweet mesajlarında buna ilişkin iletilerini gördük." dedi.

'2016'DA CEZAEVİNDE GAZETECİ KALMASIN'

2016'dan beklentileri ve hayaleri olduğunu aktaran Dikmen, sözlerini şöyle tamamladı: "2016'dan hayallerimiz de var, beklentilerimiz de var. En önemlisi mesleğimiz için, halkın haberi, bilgiyi alması için en doğru şekilde, en özgür koşullarda mesleğimizi yerine getirmek ama bir başka dileğim de cezaevlerinde gazeteci kalmasın şeklinde. Şuna inanıyorum, eğer gazetecilik tutukluysa halk da tutukludur, çünkü onun bilgi edinme hakkı da tutukludur ki hem bilgi verme, gazetecilik hem de halkın bilgi alma hakkı Anayasa'da yer almaktadır. Bu yasaların işlemesi en önemlisi ama yine bizi zor bir yıl beklediği söylenebilir." dedi.

Gazeteci Ahmet Altan'a beş polis memuruyla tebligat gönderilmesini de yorumlayan Misket Dikmen, şunları söyledi: "Çok ağır bir sözcük belki, 'alıştık' demek ama bu öyle bir şey ki artık neredeyse her gün benzer bir olayı görüyoruz, duyuyoruz, öğreniyoruz. Bu da kullanılan yöntemlerden bir diğeri. 'Şaşırmadık' demek çok ağır geliyor bana ama ne yazık ki öyle. Bunların bitmesi için her zaman söylediğimizi söyleyelim; kol kola, el ele olursak, güç birliği içinde olursak, Umut Nöbeti'yle birlikte her şeyin çok güzel olacağı günler olacak, inanıyoruz." CİHAN
21 Ocak 2016 10:10
DİĞER HABERLER