Ilıcak'a açılan casusluk davası Tahşiye yargılamalarını çökertti

Nazlı Ilıcak'ın yayınladığı belgenin iddianamede gerçek olduğu ve casusluk suçu oluşturduğu belirtildi. Buna göre El Kaide yanlısı Tahşiye grubunu Genelkurmay'ın zaten takip ettiği ortaya çıkarken 'Gülen'in sözleriyle bu örgüte kumpas kuruldu' gerekçeli davaya sebep olarak gösterilen dayanaklar da böylece ortadan kalktı.
Nazlı Ilıcak hakkında, “Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler” başlıklı yazısına ilişkin “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” suçundan, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 330/1. maddesi uyarınca müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Ilıcak’ın, kapatılan Bugün gazetesinde 2 Ocak 2015’te “Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler” başlıklı yazısının yayımlandığı belirtildi.

İddianamede Ilıcak’ın, bu yazı nedeniyle, TCK’nın 330/1. maddesinde düzenlenen, “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” suçundan müebbet hapisle cezalandırılması istendi.

Dosya İstanbul’a gönderildi

İddianameyi kabul eden Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi, “yetkisizlik” kararı vererek, dosyayı İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

Mahkemenin kararında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12/3. maddesinde, “Suç, ülkede yayınlanan bir basılı eser ile düzenlenmiş ise yetki, eserin yayın merkezi olan yer mahkemesine aittir” düzenlemesi bulunduğuna işaret edildi.

Kararda, “Olay tarihinde ulusal düzeyde faaliyet gösteren F...’ye müzahir Bugün gazetesinin genel merkezinin İstanbul’da bulunduğu” belirtilerek, suç yönünden yargılama görev ve yetkisinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu kaydedildi.

ILICAK’IN TAHŞİYECİLERLE İLGİLİ YAYINLADIĞI BELGE NEYDİ?

Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV'ye yönelik 14 Aralık 2014 operasyonuna gerekçe yapılan Tahşiyeciler grubunun 2009 tarihinden itibaren askerî istihbarat tarafından da izlendiği ortaya çıkmıştı.

Bugün Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, 2 Ocak 2015 tarihli yazısında, Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin 13 Mart 2009 tarihli belgesini yayımladı. Belgede Ergenekon sanığı dönemin İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in imzası yer alıyor, Tahşiye grubunun El Kaide bağlantıları ortaya konuluyordu. Ilıcak, yazısında “MİT, askerî istihbarat ve Emniyet İstihbarat peşine düşmüş. Raporlar tanzim edilmiş. Bütün bunlar, sanki Gülen’in konuşması ve dizideki ‘Karanlık Kurul’un talimatıyla yapılmış gibi gösteriliyor. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca bunun için cezaevinde” ifadelerine yer vermişti.

Gazeteci Ilıcak yazısında “Askeri istihbarat ve Tahşiyeciler” başlıklı yazısında Tahşiye örgütüne yönelik operasyon yapan polislerin örgüt üyesi ilan edildiğini ancak örgüt hakkında askeri istihbarat ve MİT’in de raporlar hazırladığını dile getirmişti. Askeri istihbaratın raporlarında Tahşiye örgütünün El Kaide bağlantılarını ortaya çıkardığını ifade eden Ilıcak, “Bu kadar haksızlık karşısında insan isyan ediyor. MİT, Askeri İstihbarat ve Emniyet İstihbarat, El Kaide’nin Türkiye’deki uyuyan hücrelerinin peşine düşmüş. Raporlar tanzim edilmiş. Bütün bunlar, sanki Gülen’in konuşması ve Tek Türkiye dizisindeki Karanlık Kurul’un talimatıyla yapılmış gibi gösteriliyor. Hidayet Karaca bunun için cezaevinde” ifadelerini kullanmıştı

‘Askerin hazırladığı raporun tarihi, Gülen’in sohbetinden 2 ay önceye ait’

Gülen’in 6 Nisan 2009 konuşmasından önce, askeri istihbaratın da Mehmet Doğan’ın takibinde olduğunu ortaya çıkaran belgeleri yayınlayan Ilıcak, 13 Mart 2009 tarihinde İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin imzalı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderilen bir yazıda örgütün El Kaide bağlantılarına dikkat çekildiğini belirtti. Raporda en dikkat çeken kısımların birinde Mehmet Doğan ve terör irtibatları şöyle ifade ediliyor:

“M.Doğan ve grup mensupları, Üsame bin Ladin ve El Kaide terör örgütüne tam anlamıyla destek vermekte olup, M.Doğan, El Kaide terör örgütü ile ilgili olarak; ‘El Kaide’nin süper bir güç olduğu, El Kaide’nin içerisinde her milletten mücahidin olduğu ve ümmetçi kimlikli bir İslâm ordusu oluşturduğu, bu ordunun Mehdi’nin emri ile kâfirle savaşı başlattığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kâfir olduğu, Türkiye’nin de İslâm ordusu El Kaide’nin vereceği savaşla kurtarılacağı, kendisinin öncelikli hedefinin Türkiye’deki bütün medreseleri kontrolü altına alarak El Kaide’nin hizmetine sunmak olduğu’ şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.”

‘Tahşiye örgütünü MİT ve Emniyet de takip etti’

Tahşiye örgütünün daha önce MİT ve emniyet istihbaratı tarafından da takip edildiği ortaya çıkmıştı. MİT’in, 14 Mart 2008 ve 16 Ekim 2008 tarihlerinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne Tahşiye örgütü ile ilgili uyarı yazısı yazdığı iddia edilmişti. Daha sonra harekete geçen İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, örgütü 6 ay takip ettikten sonra elde ettiği bilgileri savcıya vererek 4 Mayıs 2009 tarihinde El Kaide bağlantılı Tahşiye örgütü hakkında soruşturma başlatıldı.

‘Talimatı Köksal verdi, Gülen’e bağladılar’

Ilıcak yazısının devamında “Bütün bu gerçeklere rağmen 14 Aralık medyaya darbe operasyonuna dayanak teşkil eden Tahşiyeciler dosyasında tam bir illüzyon yapılıyor. Mehmet Nuri Turan’ın şikâyeti üzerine açılan kurgu soruşturmaya göre, 6 Nisan 2009’da Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Herkul.org sitesindeki sohbetinden sonra yazılan iki makale ve bir haber, ardından Samanyolu Televizyonu’nda Tek Türkiye dizisinde konunun senaryoda yer aldığı, bundan sonra Emniyet teşkilatının operasyon yaptığı iftirası atılıyor. Medyaya yapılan hukuksuz operasyona, Samanyolu Televizyonu’nda yayınlanan ‘Tek Türkiye’ adlı dizinin Nisan 2009’daki bir bölümünde ‘Tahşiyecilerle’ ilgili dile getirilen sözler gerekçe olarak gösterilmişti. İftiralara göre dizinin bahsettiği konuları polisler talimat kabul edip operasyon yaptı. Halbuki operasyon doğrudan, dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal tarafından EGM koordinasyonunda birçok ilde eşzamanlı yapılmıştı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Köksal’ın 2009’daki talimatı, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in El Kaide ve Ergenekon irtibatlı operasyonu açıklaması, Tahşiye ismini MİT’in vermesi gibi somut deliller görmezden geliniyor. İftira atılıyor.” demişti.

‘MİT’ten gelen bilgi operasyona dönüştü’

Tahşiye Grubu ile ilgili Bakırköy’de açılan davada yapılanmayı ilk olarak Milli İstihbarat Teşkilatı 2008 yılı öncesinde takip etmeye başlıyor. Emniyet istihbarat polisi ise 2008’in ilk aylarında MİT’ten aldığı bilgi üzerine çalışmalar yapıyor. Yani çalışmalar Fethullah Gülen’in sohbetinden aylar önce başlıyor. Araştırmalar sonucu İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nda soruşturma açılmış ve 2009 yılından itibaren teknik takip yapılmış. 7 Ocak 2010’da İstanbul Emniyeti’nin Muş merkezli olarak faaliyet gösteren El Kaide yanlısı Mehmet Doğan liderliğindeki Tahşiye örgütünün ülke genelinde 16 ilde yapılandığını tespit ettiği öğrenildi. Anayasal düzeni benimsemediği ifade edilen grup üyelerine yönelik operasyon talebinde bulunuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ve o dönemde emniyet genel müdürü olan AKP Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın ‘olur’uyla 22 Ocak 2010’da 16 ilde yapılan eşzamanlı operasyonda 132 kişi gözaltına alınırken 38 kişi tutuklandı. Eylül 2010’daki ilk duruşmada 9 kişi tahliye oldu. Örgüt lideri Mehmet Doğan, Mustafa Kaplan ve Mehmet Nuri Turan ile geri kalan sanıklar da 29 Mayıs 2011’de tahliye olmuştu.



İşte, Mehmet Doğan ve ilişkileri hakkında Askeri İstihbarat’ın elde ettiği bilgiler. Altında İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Pekin’in imzası var. Belge 13 Mart 2009 tarihini taşıyor
24 Ocak 2018 15:20
DİĞER HABERLER