İşte Türkiye'nin siyanür gerçeği

İşte Türkiye'nin siyanür gerçeği
Siyanür, sanayide çok yaygın olarak kullanılan bir kimyasal. Türkiye'ye her yıl 300.000 tonun üzerinde siyanür ve bileşikleri girmekte ve bumiktarın sadece yüzde 1'i madencilikte kullanılmakta.
TÜRKİYE'DE SİYANÜR GERÇEĞİ 16 Mayıs 2011 Pazartesi, 02:01 Her yıl Türkiye'de 300 bin ton siyanür tüketiliyor. Bu siyanürün sadece yüzde 1'imadenlerde kullanılıyor. Kanserojen bir etkisi olmayan siyanür yüzünden 140 yıldır kullanıldığımadenlerde tek bir kişi bile ölmedi. Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Prof.Dr. Caner Zanbak, Kütahya'daki Eti-Gümüş Tesisleri'nde yaşanan olayın ardından kamuoyunda başlayan ‘siyanür' tartışmasıyla ilgili bilgi kirliliğine karşı ‘siyanür' gerçeğinin tüm detaylarını anlattı. Güngör ERGÜN- BUGÜN GAZETESİ Siyanür, sanayide çok yaygın olarak kullanılan bir kimyasal. Türkiye'ye her yıl 300.000 tonun üzerinde siyanür ve bileşikleri girmekte ve bumiktarın sadece yüzde 1'i madencilikte kullanılmakta.Geriye kalan%99'u ise birçok sanayi dalında tüketilmekte. Siyanürün kullanıldığı sektörlerden bazıları şunlar:Naylon ve plastik sanayi, tekstil sanayi,metal işleme ve kaplama, galvanizleme, kuyumculuk vemücevhercilik, boya sanayi, çivit imalatı, tarımilaçları imalatı, optik parlatıcılar, metallerin renklendirilmesi, fotoğrafçılık ve tıp. Prof.Dr. Zanbak, kamuoyunda oluşan algının aksine siyanürün yönetimi en kolay kimyasal olduğunu kaydetti. Siyanürün hayatımızın her alanında olduğunu belirten Zanbak, “Yaklaşık 140 yıldırmadencilikte siyanür kullanılıyor. Bu süre zarfında siyanür nedeniyle bir tek insan ölmedi” dedi. Siyanürün, karbon ve azottan oluşan aktif bir madde olduğunu vurgulayan Zanbak “Belli bir dozun üstünde alınması halinde anında tesir eder. Vücutta birikmez. Kesinlikle kanserojen bir madde değildir, kanser yapmaz. Siyanürün öyle bugün aldım3 sene sonra zehirliliği ortaya çıktı. Ondan dolayı zehirlendim. Yok böyle bir şey” dedi. SİYANÜR KANSER YAPMAZ Siyanürün birçok alanda kullanıldığına da işaret eden Zanbak, Japon tutkallarını örnek gösterdi. “Okuyun bakın içinde ne var. İzosiyanat. Onun içerisinde de siyanür var ki aktif olduğundan dolayı yüzeye yapışıyor.Metalimetale bile yapıştırıyor. Yani bu tutkalın içerisinde siyanürlü bir kimyasal bileşik var.Herkes kullanıyor.Ama yutmadıktan sonra bunun zehirleme özelliği yok.” diye konuştu. Madencilikte kullanılan diğermalzemelerin siyanür kadar etkili olmadığını aktaran Zanbak, şöyle konuştu: “Diğer malzemelerin kanser yapıcı özelliği var.Kullanılan siyanür tuzunun kanser yapıcı özelliği yok. Yani ‘Siyanürden 40 koyun telef oldu ya da kaç kişi kanser oldu' demek bilimsel olarakmümkün değil. Tükettiğimiz bazı gıdalarda da siyanür var, siyanürsüz hayat yok. Siyanür insan vücudunda belli dozda bulunması gereken birmalzemedir.” GIDALARDAKİ LİMİT DAHA YÜKSEK İnsanları sokak ağzıyla korkutmanın bir anlamı olmadığını vurgulayan Zanbak, maden sahalarındaki arıtılmış suların içilebilir olduğunu ancak pis su olduğunu belirterek, “Gıdalarda izin verilen limitler daha yüksektir” dedi. Diğer sektörlerin siyanürün neredeyse tümünü kullandığına işaret eden Zanbak, Oto sanayi sitesi örneğini verdi. “Sanayideki kaplamacılar 3-5 kova siyanürlü suyun içine biraz hipoklorit yani bildiğimiz çamaşır suyu dökerek onunla nötralize ediyor. Ondan sonra da kanalizasyona veriliyor” dedi. BİR MÜHENDİS BÖYLE KONUŞMAMALI Siyanüre körü körüne karşı çıkanmeslek gruplarına da tepki gösteren Zanbak, “Kalkıyor siyanürle altın aranmasın diye konuşuyor. Siyanürle altın aranmaz. Siyanürle altın üretimi yapılır madenlerde. Ondan sonra herkese siyanür anti toksini verilsin. Yani herkese dağıtılsın.Bu panik ve kaos oluşturur. Böyle şeyleri söylememek lazım. Birmühendisin görevi halka yardımcı olmaktır. Kalkıp da halkı korkutup o yaşlı teyzeleri kalp krizinden götürmenin anlamı yok” şeklinde konuştu. Arseniğe dönüşmez Prof. Dr. Caner Zanbak, baz› kesimlerin gündeme getirdiği ‘Siyanür arseniğe dönüşür' iddias›n› da kesin bir dille yalanlad›. Zanbak, “Siyanür hiçbir zaman arseniğe dönüşmez” dedi. Siyanür tart›şmas›yla birlikte ortaya at›lan “Madenlerdeki at›k havuzundan havaya sal›nan hidrojen siyanür buhar› azota dönüşür. Azot suyla birleştiğinde nitrik asit oluşur. Nitrik asit ise kayalarda var olan arseniği çözer, yeralt› sular›nda arsenik zenginleşmesi olur” şeklindeki iddiaya da tepki gösterdi. O İDDİA KİMYAYA HAKARETTİR Bu iddiayı “Kimyaya hakaret' olarak değerlendiren Zanbak, “Fizikokimyasal aç›dan ortaya ç›kmas› mümkün olmayan bir konu. Yani iyimuhafaza edildiği takdirde bir şeye sebep olmaz. Hele hele at›k havuzundan buharlaşan siyanür karbona, azota dönüşür o azot da suyla kar›şt›ğ›nda nitrik asit yapar gibi bir laf› birmühendisin söylemesi çok ay›p. Olmas› mümkün değil” diye konuştu. Yağ›şlarla birlikte at›k baraj›ndan s›zan siyanürlü bileşikler arseniğe dönüşür ifadesini de yalanlayan Zanbak, “Bilimsel olarak ne kabul edilebilmesi ne de söylenenin affedilebileceği bir konu” dedi. Siyanür değil arsenik zehirledi Prof. Zanbak, kamoyunun gündeminde olan Kütahya'daki gümüş madeninin olduğu bölgede siyanürden daha önemli bir sorunun varlığına dikkat çekti. Prof. Zanbak, “Orada madeni işletmeseler de zaten arsenik sorunu var. Ayrıca o topraklarda aspest maddesi var. Siyanürden daha etkin ama uzun vadede kanser yapar” dedi. Bu nedenle gümüş madenine yakın köylerde 1990'lı yıllarda araştırmalar yapıldığını ifade eden Zanbak, “Köylüler orada badana için beyaz toprağı kullanıyorlar. Bölgedeki killi toprağı kullanıyorlarmış ve bunun içerisinde aspest var. O aspest nedeniyle odada soludukları hava yüzünden çok sayıda akciğer kanseri sorunu çıktı” diye konuştu. Raporlar da iddiaları boşa çıkarıyor Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Prof. Necla Özdemir'in 90'lı yıllarda Dulkadir Köyü için hazırladığı rapor da Prof. Zanbak'ı doğruluyor. Özdemir tarafından köyde ölen 56 kişiyle ilgili olarak hazırlanan raporda, köylülerin ölüm sebepleri için üç tespitte bulunulmuş. Birincisi köydeki evlerin boya badana işlerinde kristalize kuvarsın kullanılması ve köylülerin bunları uzun süre soluması. İkincisi eşik değerin üzerinde inorganik arsenik var. Üçüncü olarak bunların dışında akciğer kanserine yakalanan 10 kişiden 9'u kronik sigara içicisi ve erkek. Ayrıca bölgede madencilik yapılmadan önce de kanserden ölüm olayları gerçekleşmiş. Bütün bunlarla birlikte çok önemli bir başka detay ise köyün kot olarak madenden yukarıda olması. Uzmanlar köyde görülen diş dökülmesi ve kanserin siyanür kimyasalıyla bir alakasının olmadığını vurguluyor. Bölgede siyanür kullanılmadan önce de aynı bulguların var olduğu kaydediliyor. Korunması ve denetlemesi nasıl yapılır? Siyanürün nasıl korunması gerektiğini de anlatan Zanbak “İyi muhafaza edilmiş bir depoda olduğu sürece hiçbir zararı yoktur. Aynı dinamit depoları gibi. Tehlikeli maddeleri kimsenin kolay ulaşamayacağı şekilde muhafaza etmek lazım” dedi. Siyanürün sıkı bir denetiminin olduğunu kaydeden Zanbak, “Üreticisinden tüketicisine gidene kadar denetimi çok sıkıdır. Her şey zimmetli olarak kayda geçer. İsteyen piyasada alıp satamaz, yasaktır. Ancak satılıyor” diye konuştu. Türkiye'de de yerel izleme ve denetleme kurullarının var olduğunu vurgulayan Zanbak sadece devlet denetiminin yeterli olmadığını belirtti. Siyanürün yönetimiyle ilgili uluslar arası siyanür kurallarının AB'deki mevzuatlardan bile daha sıkı olduğuna işaret eden Zanbak, şöyle devam etti: “Madencilikteki siyanür öyle gelişi güzel kullanılamaz. İmalatından nakliyesine, depolanmasına, kullanılması ve sonrasındaki bertarafına ve arıtılmasına kadar kontrol altında olan bir kimyasaldır. Türkiye'de son 15 yıl içinde yeni kurulan tesislerin hepsi dünya standartlarının kalitesinde en az hatta daha da iyi standartlarda çalışan tesisler. Dolayısıyla Avrupa Birliği'nin mevcut en iyi teknikler diye bir kitapçığı da var. Bu konuda kılavuz kitapçığıdır. Bakanlıklar ve bütün Avrupa bunu kullanır. Buna uygun olarak tasarımlanmış tesislerde siyanürle altın gümüş üretimi hiçbir çevre sorunu yaratmadan yapılabilir.” Avrupa'da yasak yok Geçtiğimiz yıl mayıs ayında Ankara'da gerçekleştirilen “Avrupa Birliği'nde Madencilik ve Çevre” konulu konferansa Avrupa Maden Endüstrileri Birliği (Euromines) Genel Müdürü Dr. Corina Hebestreit de katılmıştı. Dr. Hebestreit, siyanürün madencilik sektöründe kullanılmasının Avrupa Parlamentosu'nda yasaklandığı şeklindeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını söylemiş ve şöyle devam etmişti: “Avrupa Parlamentosu, Doğu Avrupalı küçük bir parlamenter grubunun isteği ile parlamentoda oylamaya gitmeye ve insanları siyanüre karşı ikna etmeye karar verdi. Karar bir görüş ifadesidir. Yani komisyondan bir yasaklamaya ihtiyaç olup olmadığını göz önünde bulundurması istenmiştir. Çok net ifade etmek gerekirse günümüzde siyanürle ilgili hiçbir yasaklama yoktur.” Prof. Dr. Caner Zanbak kimdir? Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı olan Prof. Dr. Caner Zanbak, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu'na da danışmanlık yapıyor. Caner, Devlet Planlama Teşkilatı'nca koordine edilen Ulusal Çevre EylemPlanı'nın “Tehlikeli Atıklar Yönetimi' kısmını hazırladı. Hergün düzenli ölçüm Maden sahalarındaki siyanür ölçümü valilikler, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Çevre Bakanlığı taraf›ndan düzenli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Kimyasal arıtma çıkışı ve atık barajı geri dönüşüm suyunda her gün ölçümü yapılıyor.
16 Mayıs 2011 07:42
DİĞER HABERLER