"Türk siyaseti ve özellikle de AK Parti, kritik bir yol ayrımında duruyor. Ya yolsuzluklardan, hukuk tanımazlıktan, tek adam hakimiyetinden kurtulup eskisi gibi ilkeler ve değerler partisi haline gelecek, ya da yanlışlarında ısrar edip tarihin dişlilerinde öğütülüp yok olacak"
(...)
Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra partiden elini hiç çekmeyen Recep Tayyip Erdoğan, lüks, debdebe ve şatafat eleştirileri karşısında geri adım atmaya niyetli görünmüyor. Kendisi geri adım atmadığı gibi toplum nezdinde belli bir yerde olması gereken makamları da kendi yaşam biçimine ortak ediyor. Diyanet İşleri Başkanı bunun en somut örneği. Tevazu, mahviyet, hiçlik, dünya malına kıymet vermeme gibi düşüncelerin hayata geçirildiği yer olması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, maalesef bugün debdebe ve lüks tartışmalarının göbeğinde yer alıyor. Tartışmalardan rahatsız olup zırhlı makam aracını geri veren Mehmet Görmez'in bu hareketine kızan Recep T. Erdoğan, ona ikinci bir makam aracı daha gönderdi. Erdoğan, lüks, şatafat, debdebe eleştirilerinde tek başına kalmamak için Mehmet Görmez'in gösterişli makam arabasından vazgeçmesine müsaade etmedi. Durum böyle olunca Diyanet İşleri Başkanı da dinin emrettikleriyle siyasetin emrettikleri arasında kaldı ve hangisini yapacağını bilememenin zorluğunu yaşıyor.
Recep T. Erdoğan, etrafında etkileyebildiği ya da emredebildiği kim varsa, yoğun eleştiriler aldığı her konunun içine onları da çekiyor. Toplum, bu tarz politikaların yanlışlığı hususunda AK Parti'yi 7 Haziran'da ciddi bir şekilde ikaz etti. Kamuoyu şimdi AK Parti'nin yeni dönem yöneticilerinin bu ikazı önemseyip hatalarından ders almayı mı? Yoksa birilerinin kişisel güvenliği için bütün ilkelerin ayaklar altına alınıp ne pahasına olursa olsun yanlışları savunmayı mı tercih edeceğini merakla bekliyor. Bu nedenle Numan Kurtulmuş'un Reza ile aynı fotoğraf karesinde yer almaktan duyduğu rahatsızlığın önemli olduğunu düşünüyorum.