Anadolu’da devlette memur olmaya ve bunun rahatlığına dair çok söz var. “Devlet iki kulplu bir kazan tut ucundan sen de kazan”, “Devlete sırtını dayarsan yıkılmazsın”, “Devlet malı deniz, yemeyen domuz”…
Bu türden lafların aslında hepsi sıkıntılı, sakıncalı. Devlete/memuriyete ve kamu hizmetine bakıştaki çarpıklığı gösteriyor. Böylesi niyetle girilen memuriyetten ne devlet ne de millet fayda görüyor. Devlet memuriyeti siyasetçiler için yandaşları, eşi dostu yerleştirecek kolay istihdam kapısı görülürken, çalışanlar için “garanti ve rahat iş” olarak anlaşılıyor.
Evrensel değerler ve İslam ahlakı açısından çok sakıncalı olan bu anlayış maalesef dindarlar, muhafazakârlar arasında da yaygın. Yaklaşık yüz yıl önce Bediüzzaman bu anlayışın zararlarını bize izah etmiş. İktisat Risalesi’nde çalışma ile iktisat ve şükür arasında bağ kurarak israfın ve kanaatsizliğin çalışma şevkini kırdığını, insanı atalete, tembelliğe ittiğini ifade etmiştir.
“İktisatsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır, müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan san’at, ticaret, ziraat tenakus eder. O millet de tedennî edip sukut eder, fakir düşer.” (19. Lem’a).
Peki memuriyet bizatihi kötü bir şey midir? Kimse memur olmamalı mı? Memurlar olmazsa kamu hizmetleri nasıl yürüyecek?
Bediüzzaman bazı din adamlarının ve vaizlerin “İnsanların en hayırlısı onlara en faydalı olandır” Hadisinin hikmetini anlamayarak kanaati tembelliğin unvanı haline getirdiklerini insanların çalışmaya, kazanmaya ve üretmeye meylini kırıp şevkini söndürdüklerini ifade etmektedir. “Gayr-ı tabiî ve tembelliğe müsait ve gururu okşayan imâret maişetine el atıp belâmızı bulduk” diyerek Devlet memurluğunun, yöneticiliğe heveslenmenin gururu okşamakla birlikte ümmetin, Müslümanların yararına olmadığını beyan etmektedir. Bediüzzaman’a göre insanların geçimini temin etmesi için esas ve tabii yol memuriyet ve imaret değildir. Maişet için tabii ve meşru yol sanat, ziraat ve ticarettir. Memuriyet ve imarete millete, topluma hizmet için girilebileceğini, bunun dışındaki sebeplerle girmenin bir tür dilencilik olduğunu söylemektedir.
DÜRÜST VE EMİN TÜCCAR…
Son dönemde pek çok insan farklı memuriyetlerden, eğitim hizmetlerinden men ve ihraç edildiler. İşlerini kaybetti, maişet sıkıntıları yaşamaya başladılar. Türkiye içinde ve dışında küçük sermayelerle de olsa ticaretle, farklı işlerle meşgul oluyorlar. Zengin olmayı gaye edinmeseler de yarın Allah bu insanların pek çoğuna fevkalade imkanlar bahşedecek. Belki de dün eğitim üzerinden dünyada etkin olan, her coğrafyaya kendi rengini veren bu insanlar yeni süreçle birlikte eğitimin yanında ticareti de globalleştirecek ve ona hayra, Hizmete, tebliğe yönelik yeni anlamlar katacaklar. Peygamber mesleği olduğunun bilinciyle ticareti gaye-i hayallerinin bineği haline getirecekler. “Dürüst ve emin tüccar kıyamet günü nebilerle, sıddıklarla, şehitlerle haşrolur”, “Rızkın onda dokuzu ticarettedir”, “Dürüst tüccar hiçbir gölgenin olmadığı o günde Arş’ın gölgesinde haşrolacaktır” gibi hadisleri kendilerine rehber edineceklerdir.
15 Temmuz sonrası zirveye çıkan ağır baskı ve zulüm işinden, eşinden, aşından, evinden olan pek çok insanda travma etkisi oluşturdu. Bu insanlardan bazıları bu travmayı atlatıp yeniden ve genellikle sıfırdan hayata başlayabildi ise de pek çoğu hala bir mucize, olağanüstülük bekliyor. Cenab-ı Hak zalimlere karşı mazlumların lehine böyle bir olağanüstülük yaratabilir mi? Elbette yaratabilir. Ancak bizler sebepler dünyasında yaşadığımızın farkında olup dünyanın şartlarına göre kendimizi hazırlamalı ve ayarlamalıyız. Mucizevi gelişmeler olur, ülke düzelir, herkes işine, gücüne, evine barkına döner, hak ettiği konumları yeniden elde ederse bu Allah’ın lütfu olur. Ancak ya Cenab-ı Hak bu güzel insanlara yeni yollar açmak istiyor, onları başka mecralara, coğrafyalara doğru zorluyorsa ve bunda onun başka muradı varsa? Bu durumda “ümit” adı altında eylemsiz, boş, gayesiz durmak ve zamanı boşa harcamak sorumluluk olmaz mı?
ESKİ HAL MUHAL, YENİ HAL YA İZMİHLAL
Hizmet Hareketi için eski hal muhal. Allah yeni haller yaratıyor, yeni sayfalar açıyor. Hizmet insanlarını zoraki dünyaya yayıyor, globalleştiriyor. Farklı milletlerin, kültürlerin içine dağıtıyor. Eğer Allah’ın muradı bu insanları dünyaya yaymak ise ‘Zoraki Hicret’ten geriye dönme olmayacak, aksine Anadolu’dan yeni göç dalgaları gelecektir. İçinde bulunduğumuz ortama ne kadar hızlı adapte olursak o kadar yol alır ve travmanın etkisinden o kadar hızlı kurtuluruz. Ticaret ve zanaat asıl maişet yolu ise ve ‘selef-i salih’in daha önce pek çok defa bu yollarla hizmet etti, gönüllere ulaştı, coğrafyaları şenlendirdi ise Allah memuriyetten atılan, görevini yitiren bu insanlara bu kapıları aralıyor olamaz mı?
Hizmet temelde bir tebliğ hareketi, eğitim hareketi. Ancak AKP’nin kadro ihtiyacını Hizmet’ten karşılamak istemesi ve memuriyetin kolaycılığı nedeniyle aktif olarak irşadda, tebliğde istihdam edilmesi gereken insanlar kamuya yöneltildi. Dünyanın pek çok coğrafyasında hizmet etmesi, gönüllere girmesi gereken insanlar lüzumundan fazla devlette teraküm etti. Bu hem kendilerini hedef haline getirdi hem de diğer grupların-kesimlerin haset ve husumetine neden oldu. Oysa Bediüzzaman’ın bahsettiği gibi devletin hantal, verimsiz çarkları nitelikli, idealist insanları tüketiyor, kendine benzetiyordu. Bugünlerde belki de bir zalimin eliyle Allah insanları asli misyonlarına, olması gereken meşgale alanlarına yöneltiyor. Böylece eğitimli, nitelikli, yetişmiş pek çok insan dünyaya, yeni alanlara dağılıyor.
Hizmet insanları için Türkiye elbette hala önemli. Orası vatan, Anadolu, fidanlık. Yiğitlerin doğup yetiştiği ve dünyaya dağıldığı topraklar. Ama globalleşen dünyada artık Türkiye biricik sıklet merkezi olmaktan çıkıyor, çıkmalı. Kader Hizmet insanlarının yüzünü zoraki Türkiye’den başka coğrafyalara çeviriyor. Dünyada ulaşılacak gidilecek toplumların, kültürlerin olduğunu gösteriyor.
Allah işinden olan pek çok kamu görevlisine memuriyet ve devlet kapısı dışında yeni kapılar aralıyor, imkanlar hazırlıyor. Yeter ki içinde bulunduğumuz hali, potansiyelimizi değerlendirelim. Bazı kapıları zahiren kapatan Allah ne sürpriz kapılar/imkanlar hazırlıyor bilemiyoruz!
Şimdiden dünyanın pek çok yerinde iş kurmuş ve tutturmuş eski memur yeni tüccarları duyuyoruz…
Doç. Dr Mahmut Akpınar / TR724.com