15 Temmuz'un ardından başlayan tasfiyenin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kadrosundaki general-amiral sayısının azalmasıyla oluşan açık, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki “Tuğbay” rütbesini andırıyor. Resmi bir düzenleme yapılmamasına karşın Tuğgeneral komutasında olması gereken çok sayıda tugaya albaylar komuta ediyor. Bu da “Tuğbay” rütbesinin fiilen yaşama geçirilmesini sağlıyor.
Fiilen 1938'deki uygulama hayata geçirildi
Tasfiyelerin ardından, TSK’de yaşanan generalamiral sıkıntısı Kurtuluş Savaşı sonrasıyla aynı konuma geldi. 1930’lu yıllarda savaştan çıkan orduda yeterli düzeyde general-amiral bulunmuyordu. Normalde general-amirallerin komuta etmesi gereken birlikleri önce fiilen albaylar yönetmeye başladı.
1938'DEKİ DÜZENLEMENİN AYNISI
Daha sonra durumun netleştirilmesi için yasal bir düzenleme de yapıldı. Resmi Gazete’de 21 Mayıs 1938 tarihinde yapılan düzenleme ile rütbeler yeniden tanımlandı.
Düzenlemeyle rütbesiz asker er, onbaşıdan başgedikliye kadar erbaş, asteğmenden yüzbaşıya kadar olanlar astsubay, binbaşıdan albaya kadar olanlar da üstsubay olarak tanımlandı. Ayrıca üstsubaylığa geçiş için kıdem alan yüzbaşıya önyüzbaşı rütbesi, tugaya komuta eden albaylara da “Tuğbay” denmesi kararlaştırıldı.
MANİSA'DAKİ TUĞBAY
15 Temmuz'dan sonra resmi bir düzenleme yapılmamasına karşın “Tuğbay” rütbesi yeniden ama bu kez fiilen uygulamaya konuldu. İlginç bir tesadüf ise Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugayı’nda yaşanıyor. Bu tugayın kışlasına adını veren Albay Arif Seyhun da Tuğbay rütbesiyle TSK’de görev yapmış bir komutan. Seyhun’un adını taşıyan kışlayı da darbe girişiminden sonra fiilen bu rütbeyi taşıyan albaylar yönetiyor. Zehirlenme olayıyla Türkiye gündemine gelen tugaya komuta eden Albay Şevki Güvenç başka bir göreve atanırken yerine yine bir “fiili Tuğbay” olan Albay Güven Dere getirildi. Ayrıca eğitim tugaylarının yanı sıra çok sayıda muharip tugaya da “fiili tuğbay” olan albayların komuta ettiği biliniyor.