TUNCAY ÖZKAN'A AYIP EDİLDİ(!)

O bir fenomen... Televizyonundaki sen ben bizim oğlan oturumlarındaki performansıyla en haşarı siyasetçi adayı;
Sattığı televizyonuyla en akıllı medya yatırımcısı unvanının sahibi; en büyük miting organizatörü, anamuhalefet partisinin taşeronu, CHP ile yaptığı anlaşma Türk reklam tarihine altın harflerle giren medya patronu Tuncay Özkan nihayet gözaltına alındı. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması çerçevesinde 9. dalganın ilgi çekici aktörü Özkan'a karşı ayıp edildiği düşüncesindeyim. İlhan Abisi gözaltına alındığında kendini yerden yere vuran, 'beni de alın ulan' diye meydan okuyan Özkan'a dokunulmadı. Kendisi hakkında medya patronlarına "Tanırız, iyi çocuktur. Neden grup başkanlığından aldınız?" şeklinde baskı yapan generaller içeri alınırken de gözü kapıda, kulağı zildeydi. Ama yine gelmediler. Herhalde unutuldu veya arkası çok sağlam, sakın 'bir numara' olmasın düşünceleri dile getirilirken ansızın kapısı çalındı. Şahin Abisini arayıp 'Abi beni de alıyorlar' dediğini biliyoruz, sadece. Şöyle kahramanca sörf yapabileceği büyükçe bir dalgada gözaltına alınsaydı ne olurdu sanki. Nurseli İdiz ve Sisi ile aynı dalga boyunu paylaşacak, hatta onlardan bile sonraya kalacak adam mıydı? Bunu nasıl reva gördüler? İlhan Abi, "8'inci dalgada gözaltına alınanlardan en çarpıcı isimleri sıralamak için ülkenin en çok satan gazetesi Posta'ya göz atalım... 'Sisi de Ergenekoncu çıktı...' Sisi kim?.. Sisi lakaplı erkekten dönme Seyhan Soylu... Atatürk kılığına girip pozlar veren Nurseli İdiz... Ülkü Ocakları eski Başkanı Avukat Levent Temiz..." diye yazmasa belki katlanılır. Ama İlhan Abi bile dalga boyu ile dalga geçiyor. İyi paraya da olsa borazanını -pardon televizyonunu- elinden çıkardığı bir dönemde ona bu yapılmamalıydı! Sesini nasıl duyuracak, 'biz mahpushanede kaç kişiyiz' kampanyasını nasıl kamuoyuna mal edecek? Bütün operatörlerden aynı numara ile bize para gönderebilirsiniz duyurularını hangi mecrada dönecek? Evden alınırken toplananları medyacı arkadaşları dar kadrajla gösterdiği için 20 kişi oldukları belli olmadı. Ama bir avuç insan olduklarını o gördü. Hançeresini yırtarak konuştuğu mitinglerdeki kalabalık nerede, bu seyrek dağılım nerede. Televizyonda canlı yayın imkânı, birkaç milyon dolardan daha mı önemliymiş ne? Tadını çıkaramadıktan, şovunu yapamadıktan sonra gözaltına alınmanın ne anlamı var? 'İki gün yatar çıkarız, namımıza nam katarız' umudu da kırıldı. Koca generaller aylardır, F tipi cezaevinde volta atarken, Tuncay Özkan'ın sonu ne olur bilinmez. Duygusuz soğuk hücreler de dışarıdan göründüğü gibi değil. Raporlu sınıfına ayrılmaktan başka çare kalmıyor. Gerçi aynı dalga boyunu paylaştığı Sisi'nin salıverilmesi onu da umutlandırıyordur. Bakarsınız fazla kalmaz çıkar, hatta 'sadece birine bakmak için girmiştim' diye espri bile yapar. Özkan, umut bağlayanlar için aslında bir hayal kırıklığı, satrancı başlarken kaybetti. Strateji şöyle dursun, taktikte bile sınıfta kaldı. O kadar süre Kemal Yavuz paşayla konuşurken can kulağıyla dinlememiş demek ki. Adil Serdar Saçan kadar dahi akıllılık yapamadı. Onun bıraktığı, "Başıma bir iş gelirse şunlardan bilin" muhtevalı mektup gibi bir kaset bırakmamış. O kadar kitaba 'imza atmış' birine yakışmadı, doğrusu. Neyse Tuncay Özkan'ın derdi, çenelerimizi yordu. 20 Ekim'e fazla kalmadı, Ergenekoncular, sulandırıcılar, tatlandırıcılar hepsinin boyunun ölçüsü çıkacak.
26 Eylül 2008 05:47
DİĞER HABERLER