Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, yeni köşe yazısını "Güneşin doğup battığı her yere..." başlığı ile kaleme aldı.
Ey yandıkça kül olanlar
Küllerinden gül olanlar
Gül olup da kul olanlar
Ey Medine’ye gül olana
Ümmet olup insanlığa yol bulanlar!..
Güneşin doğup battığı her yere varanlar!..
Çınlatın her tarafta
Çın çın ismini Muhammed’in
Ve arzedin
Her rengini; engin ve zengin
Elinizdeki Muhammedi çiçeklerin, güllerin…
M. Fethullah Gülen Hocaefendiye “Selam” filmi üzerine sorulan bir soruya cevap verirken diyor ki: “Öncelikle bilinmesi gerekir ki, İslam’da aslolan barıştır, savaş ârızî ve istisnâî bir durumdur. Dinimizde savaşa izin verilmesi din, akıl, mal, can, nesil gibi mutlaka korunması gereken değerlerin müdâfaası içindir. Zaten kötülük ve şirretliğe kilitlenmiş insanlar gelip kapınıza dayandıklarında tehdit edip üzerinize yürüdüklerinde onları güllerle, çiçeklerle karşılama bir lüksümüz olamaz. (…) Ayrıca, dünyanın neresinde olursa olsun ve kime karşı yapılırsa yapılsın ortaya konan zulmü durdurmak, haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek, düşünce ve ifade hürriyetini engellemek isteyenlere fırsat vermemek de savaşın meşru sebeplerindendir. (…)
“Günümüze gelince, bugün şartlar geçmişe göre daha farklıdır. Umum yeryüzünde belli ölçüde demokratik bir kültür oluşmuş ilim ve beyanın önemi daha bir artmıştır. Medenîlere galebenin ancak İKNÂ ile olduğu böyle bir ortamda hak ve hakikati müdafaa ve onu gönüllere duyurmada Kur’an ve Sünnetin elmas düsturlarının ayrı bir ehemmiyet ve tesiri vardır. Dolayısıyla inanan gönüllerin ruhlarının derinliklerinde yoğurup şekillendirdikleri fedakârlık, adanmışlık, başkaları için yaşama gibi evrensel ve insanî değerleri ilim, beyan ve sanat vasıtasıyla dile getirmeleri çok önemlidir. İşte Selam filmi, böyle bir düşünceyle ortaya çıkmış adanmış ruhların dünyaya açılmalarını anlatmak maksadıyla yapılmıştır. (…) Umumiyet itibarıyla takdir ettiğim yanları oldu. Zira bu filmde Anadolu insanının kendisine çok yakışan numara ve droba kendisine tam uygun düşünce, anlayış, feragat ve hasbîliği vardı; onun dünyanın sadece bir yerine değil, Afrika’dan uzak Doğuya, oradan Balkanlara kadar pek çok coğrafyaya açılması anlatılıyordu. Evet, öğretmenlerimizin farklı coğrafyalarda yaşayan, farklı anlayış ve farklı kültürlerde yetişmiş insanlarla ilgilenmeleri, onlar için ızdırap duymaları, yaşatmak için yaşamaları ve onları sevgiyle, insanî değerlerle yumuşatıp belli bir kıvama getirmeleri çok önemliydi ve işte Selam filminde bu gösterilmeye çalışıldı. (…)
“Hatırlayacağınız üzere filmin bir sahnesinde tarihi bir köprü üzerinde kavga edip nehre düşen iki çocuğu kurtarmak onların peşi sıra kendisi de nehre atlayan ve neticede o iki çocuğu kurtarmak için kendisini feda eden bir öğretmen anlatılmaktaydı. Fedâkar öğretmenin bu tavrı karşısında daha önce kavga eden öğrenciler, birbirlerine sarılıp ağlamaya başladılar. Bu sahneyi seyrederken, belki pek çoğunuz gibi gözyaşlarımı tutamadım. Afrika’da, Afganistan’da canlandırılan sahneler bundan farklı değildi. Tabii en önemlisi filmde canlandırılan bu sahnelerin gerçek hayatta yaşanan birer vaka olmasıydı. Bundan dolayıdır ki, filmde rol alan oyuncular, çekim için gittikleri yerlerde realitenin ifadesi bu tabloyu görünce, öğretmenlerin fedâkârlıkları karşısında âdeta büyülendiklerini ifade ettiler.
“Bu fedâkâr öğretmenler, kimi zaman gittikleri yerlerde savaşın ortasında kalmış, bulundukları şehir kuşatma altına alınmış olmasına rağmen orayı terk etmemiş, engin bir vefa hissiyle öğrencilerine sahip çıkmışlardır. Öğretmenlerin ölümü göze alarak eğitimlerine devam etmeleri, gönül kapılarının kendilerine açılması için de bir vesile olmuştur.”
“Dünya gözümün önünde dürüldü, doğuları batıları bana gösterildi” diye hedef gösteren Medine’nin Gülü (S.A.S.) bizim yol haritamızı çizmiştir. Artık yolcu yolunda gerektir. İşimize bakalım… Müşteriler bekliyor!..